Cidde'de
bizleri, büyük bir nezaket gösterip havaalanına kadar gelen Başkonsolosumuz Sn.
Salih Mutlu Şen Beyefendi karşıladı. Kendisi ile ertesi gün sabah kahvaltısında
rezidansta buluşmak üzere sözleştik. Gittiğimizde bizi, eşleri Ayşen
Hanımefendi'nin hazırladığı mükellef bir kahvaltı sofrası bekliyordu. Uzun ve
keyifli geçen sohbetin ana mevzusu Ortadoğu politikaları oldu.
Ortadoğu
çok karışık bir coğrafya. Son günlerdeki gelişmeler bu coğrafyayı daha da
karmaşıklaştırdı. Suriye'de hepimizin bildiği gibi, rejim muhalifi gösteriler
ve hükümetin sert önlemleri her gün medyada yankı buluyor. Türkiye, AB gibi
birçok siyasi oyuncu rejim değişikliği talep ediyor. Libya'ya yapıldığı gibi
uluslararası askeri bir müdahale, BM güvenlik konseyindeki Rusya ve Çin vetosu
yüzünden imkansız. İran, Suriye'deki rejimin devamını ister bir görüntü
çiziyor. İsrail'in ise, yaklaşık 50 yıldır tek bir problem dahi yaşamadığı
Suriye'deki rejimin yıkılmasını istemesi için hiçbir nedeni yok.
Öte
yandan Ortadoğu'nun diğer yükselen problemi mezhep çatışmaları. Bahreyn'deki
Şii - Sünni çatışması durmuş gibi görünse de henüz sular durulmadı. Irak'ta her
gün birbiriyle çatışan Şii ve Sünnilerin haberini alıyoruz. Lübnan'daki mezhep
gerginliği dorukta. Bu meseleler çözülmediği sürece Ortadoğu'ya barış gelmez.
Ortadoğu'ya barış gelmediği sürece de ne dünyadaki terörizm biter ne de insanlık
rahat bir nefes alabilir.
ULUSLARASI FİNANS KULLANMAK İSTEYENLERİN ADRESİ: İSLAMİ KALKINMA BANKASI
Cidde'deki
ilk resmi ziyaretimiz İslami Kalkınma Bankası (IDB). Bu bankada babam Nevzat
Yalçıntaş İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsünün (IRTI) kurucu müdürü olarak
görev yaptı. Ben de daha sonraları, 90'ların başında uzman olarak bu bankada
çalıştım. Bu yüzden hem benim için hem de bize katılan babam için bu ziyaret
biraz duygusal oldu. Gerek banka müdürü Sn. Dr. Ahmet Muhammed Ali ile, gerek
zamanında beraber çalıştığımız iş arkadaşlarımızla, gerek ise bankada görev
yapan Türkler ile (mesela başkan yardımcılarından biri eski DPT müsteşarı Sn.
Ahmet Tıktık'tır) tam anlamıyla hasret giderdik.
Uzun zamandır görmediğimiz dostlar...
İslam
Kalkınma Bankası (IDB veya ISDB) İslam ülkelerinde iktisadi kalkınmayı
desteklemek amacıyla 1975'te kuruldu. İslam Konferansı Örgütünün (OIC) alt
kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. İslam Konferansı Örgütü üyesi ülkeler
arasında ticaretin artırılması bankanın amaçları arasında ve bunun için
finansman imkanları sağlıyor.
Biz
işadamları için özellikle proje finansmanı (yatırımlar için) ve üye ülkeler
arasında yapılan ticarete kredi sağlıyor olması önemli. Bankanın Türkiye dahil
56 üyesi var.
TOBB
(Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) olarak IDB ile kapasite geliştirme
programları uyguluyoruz. Üye ülkelerin odalarının personelini ve üst düzey
devlet görevlilerini eğitmek üzere iki yıldır çalışıyoruz ve son derece
başarılı olduk.
Yukarıda
bahsettiğim gibi IDB'nin doğrudan firmalara yönelik finansman programları var.
IDB finansmanı kullanan Türk şirketleri olmasına ve bu bölümde çalışanların
çoğunun genç Türk arkadaşlar olmasına rağmen ne yazık ki bu fırsatlar ülkemizde
yeteri kadar bilinmiyor. Ben uluslararası finansman kullanmak isteyen tüm
işadamlarımıza www.isdb.org sitesine girip İslami Kalkınma Bankası'nı
incelemelerini tavsiye ederim.
IDB'den
sonra Cidde Ticaret ve Sanayi Odası ile Suud - Türk İş Konseyi'ni ziyaret ettik
ve son derece faydalı temaslarda bulunduk. Cidde'deki son resmi ziyaretimiz
İslam Konferansı Teşkilatı'na (OIC) oldu. OIC Genel Sekreteri Sn. Ekmeleddin
İhsanoğlu ve ekibi ile iki saate yakın bir toplantı yaptık; üye ülkeler
arasındaki özel sektör işbirliği geliştirme programlarını değerlendirdik. Sn.
İhsanoğlu daha sonra büyük bir nezaket göstererek akşam yemeği için bizi
konutuna davet etti.
DENKTAŞ'IN
CENAZESİNDE AYAKKABIDAN DOĞAN DİPLOMATİK KRİZ
Babam
ve Ekmeleddin Bey çok eski iki dost olduğundan ve resmi gündemi daha evvel
tamamladığımızdan dolayı, yemek samimi bir ortamda gerçekleşti. Yemekteki
ilginç bir anekdot Ekmeleddin Bey'in anlattığı ayakkabı hikayesi idi.
Olay,
rahmetli Rauf Denktaş Beyefendi'nin cenaze töreni esnasında gerçekleşiyor. Tüm
uluslararası protokolün hazır bulunduğu törende cenaze namazından evvel vakit
namazının kılınması için protokol camiye giriyor. Çok üst düzey bir Türk
yetkilinin (ismi müsaadenizle bende saklı kalsın) yanına şık siyah takım
elbiseli bir genç yaklaşıyor ve "Efendim ayakkabılarınızı alayım"
diyor. Yetkili, genci etraftaki görevlilerden biri zannediyor ve teşekkür
ederek ayakkabılarını veriyor. Tabii namazdan sonra genç de, ayakkabılar da
sırra kadem basıyor...
Üst
düzey Türk yetkili cenaze namazına katılamıyor ve oteline de kendisine oradan
temin edilen başka bir çift ayakkabı ile dönmek zorunda kalıyor. Ufak çapta da
olsa diplomatik bir krize yol açan bu olay, insanların cenaze gibi hassas ve
acılı bir anda bile ne kadar acımasız ve duyarsız olabileceğinin bir göstergesi
gibi göründü bana...
BU
PAZARI DENEMEK GEREKİR
Suudi
Arabistan ziyaretimin ana hatları bu şekilde. Özet olarak söyleyebileceğim, bu
ülkede ciddi bir yatırım hamlesi yapıldığı, halkının alım gücünün yüksek olduğu
ve biz Türklerin çok sevildiği... Ama tüm dünya şirketleri bu ülkeyle çalışmak
istediğinden, rekabet şartları oldukça zorlu. Ben bu çerçevede kendine güvenen
tüm firmalarımızın mutlaka Suudi Arabistan pazarını denemeleri gerektiğini
düşünüyorum.
Deniz ürünlerini de denemenizi tavsiye ederim :)
Bitti....
Malesef Batılı güçlerin boyunduğu altında kalan ve onlar ellerini bu insanların üzerinden çekmedikçe düzelmeyecek bir coğrafya... Umarım kendi hür iradeleriyle bir gün kardeş toplumlar bir araya gelir...
YanıtlaSil