Aşağıda okuyacağınız notları
yayınlayıp yayınlamama konusunda çok tereddüt ettim. Tereddütümün bir sebebi
zaten pek de parlak olmayan Türk-Fransız ilişkilerine daha fazla zarar veririm
korkusu, diğeri ise Fransız Anayasa Mahkemesinde lehimize sonuçlanabilecek bir
süreci olumsuz etkilemekten çekinmemdi. Şu anda artık her iki çekincem de
geçersiz. Dolayısı ile bu notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Paylaşmak istiyorum çünkü biz ‘duygusal millet Türkler’ bu yasadan tüm Fransızları sorumlu tutuyoruz ve hepsi sanki bize düşmanmış gibi tavır alıyoruz. Halbuki aşağıda da okuyacağınız gibi, Türk dostu olan pek çok Fransız var. Gerek iş aleminde, gerek politikada gerekse birçok platformda bizleri destekleyenler olduğunu bilmeliyiz. Biz hiç ayrım göstermeden tüm Fransızlara tepki verirsek bu sefer dostlarımızı da kaybederiz ve asıl yalnızlık o zaman başlar.
Paylaşmak istiyorum çünkü biz ‘duygusal millet Türkler’ bu yasadan tüm Fransızları sorumlu tutuyoruz ve hepsi sanki bize düşmanmış gibi tavır alıyoruz. Halbuki aşağıda da okuyacağınız gibi, Türk dostu olan pek çok Fransız var. Gerek iş aleminde, gerek politikada gerekse birçok platformda bizleri destekleyenler olduğunu bilmeliyiz. Biz hiç ayrım göstermeden tüm Fransızlara tepki verirsek bu sefer dostlarımızı da kaybederiz ve asıl yalnızlık o zaman başlar.
YERİNDE İZLEMEK İÇİN FRANSA’YA GİTTİK
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, Türk-Fransız Ticaret Derneği Başkanı Zeynep Necipoğlu ve TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Ticaret Odası Başkanı olarak ben, bir gurup basın mensubu ile beraber, Fransa senatosundaki, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir yasa tasarısının görüşülmesini yerinde izlemek üzere Paris'e gittik. Fransız hukuk sistemine göre bir kanunun yasalaşabilmesi için önce mecliste kabul edilmesi, sonra da senatoda onaylanması lazım. Fransız Meclisi soykırımların reddedilmesinin cezalandırılmasını öneren bir yasa tasarısını 22.12.2011 tarihinde kabul etti. Şimdi de senato, meclisin kabul ettiği bu yasayı onaylayıp onaylamamayı görüşecek.
Sn. Hisarcıklıoğlu uçakta basın mensuplarını bilgilendirirken
Kanun metninde açıkça belirtilmemesine rağmen eğer bu tasarı yasalaşırsa, “Türkler Ermenileri soykırıma uğratmamıştır” demek suç sayılacak ve hem hapis hem de para cezası verilecek. Çünkü Fransız kanunları yeryüzünde sadece iki soykırım olduğunu kabul ediyor, biri Almanlar tarafından Yahudilere yapılan, diğeri de Türkler tarafından Ermenilere yapılan. Yahudi soykırımını inkar etmek Fransız kanunlarına göre zaten suç. Dolayısı ile bu yasa sadece Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç haline getiriyor.
Daha Fransız senatosundan bu karar çıkmadan Twitter da yazdığım gibi, belki de senatonun bu kararı onaylaması bizim lehimize bile olabilir. Çünkü eğer senato onaylar da Fransız Anayasa Mahkemesi bu kanunu anayasaya aykırı bulup iptal ederse Fransa'daki bu Ermeni soykırımı yasası tehdidinden tamamen kurtulmuş olacağız. Yoksa her seçim dönemi bu yasa tasarısı temcid pilavı gibi pişirilip pişirilip önümüze getirilecek.
İLK GECEYİ HASTANEDE GEÇİRDİK
Uçağımız 22 Ocak 2012 Pazar akşamı Paris'e indi. Ne yazık ki seyahatimiz çok üzücü bir olay ile başladı. Bindiğimiz araçlar daha havaalanından yeni çıkmıştı ki, Rıfat Bey’in danışmanı Ekrem Kerem Oktay birdenbire bağırarak otomobilin tavanına eliyle vurdu ve hemen arkasından bayılarak Rıfat Bey’in kucağına düştü. Acaba bir böcek mi ısırdı derken, Ekrem kasılmaya ve sayıklamaya başladı. Durum böyle olunca hemen en yakındaki sağlık merkezine, Bichat hastanesine gittik.
Ekrem 29 yaşında, iyi eğitim görmüş, hepimizin çok sevdiği, çalışkan bir genç. Bir dakika evveline kadar bizimle gülüp şakalaşan ve hiçbir sağlık şikayeti olmayan Ekrem'in bir anda bu şekilde kendinden geçmesi bizi derinden sarstı.
Saat gecenin 10’u gibiydi. Bichat hastanesinin acilinde üç saat kadar kaldık. Ekrem'in durumu kontrol altına alınınca da, otele geçtik. Doktorların teşhisi virutik menenjitti. Bir müddet hastanede müşahede altında kalması gerektiğini söylediler. (Ekrem'in Türkiye'de bir hastaneye sevk edilebilecek kadar iyileşmesi şubat sonunu buldu)
BUGÜN ENGELLESEK YARIN YİNE KARŞIMIZA
ÇIKACAK
23 Ocak Pazartesi, gecenin moral bozukluğu ile güne başladık. Senatoya gitmek için önce büyükelçiliğimize geçtik. Büyükelçimiz Sn. Tahsin Burcuoğlu bize durumu kısaca özetledi. Yasa tasarısını veren iktidar partisi (UMP) milletvekili Valerie Boyer olduğundan, iktidar kanadı tasarıyı destekliyor. İşin kötüsü, muhalefetteki sosyalistler de seçim kampanyaları esnasında Ermeni asıllı Fransızlara, ki sayıları yaklaşık 500 bin civarında, bu yasa tasarısını destekleyecekleri sözünü vermişler. Böylece iktidar da ana muhalefet de tasarıyı desteklemeye başlamış.
İki büyükelçimizle, sefaretin bahçesinde
Büyükelçimiz tasarının büyük ihtimalle
bugün senatodan geçeceğini söyledi. Bu durumda yapılabilecek en iyi ve doğru
şey, yasa Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmadan en az 60 milletvekilinin imza
toplayarak, tasarının anayasaya aykırı olduğu savıyla anayasa mahkemesine
müracaat etmeleri.
Bu belki de bizim için daha iyi, diye düşündüm. Çünkü bugün bunu engellesek bile, gelecek yıllarda bu problem yine karşımıza çıkacak. Ama eğer tasarı senatodan geçtikten sonra anayasa mahkemesi tarafından iptal edilirse, bir daha asla böyle bir tasarı Fransız Meclisi'ne gelemez.
TÜRKLER BİRLİK VE BERABERLİĞİN ÖNEMİNİ
KAVRADI
Sn. Burcuoğlu bu olayın Fransa'daki Türk toplumu üzerinde iki olumlu etkisi de olduğunu söyledi. Birincisi, Fransız vatandaşlığını alan Türkler, politikaya fazla ilgi duymaz, seçmen kütüğüne yazılmazlarmış. Şimdi oyun gücünü fark edince hepsi seçmen kartlarını almaya başlamış. İkincisi ise ilk defa değişik gruplara, farklı görüşteki derneklere mensup Türkler bir araya gelmiş, ortak hareket etmeye başlamış. Bildiğiniz gibi politik fikir ayrılıkları Avrupa'daki Türkler arasında çok derindir ve ne yazık ki Avrupalı Türkler kolay kolay beraber hareket edemez.
LOCADA SERT BAKIŞMALAR
OECD nezdindeki büyükelçimiz Sn. Ecvet Tezcan'ın da gelmesiyle heyetimiz tamamlandı ve küçük grubumuz Fransız Senatosu’na doğru yola çıktı. Senato, tarihi bir bina. Antika mobilyalar, yüksek boyalı tavanlar, 18. yüzyıl kıyafetli kavaslar... Özellikle belinde uzun bir kılıç taşıyan kavas, gurubumuzun ilgisini çekti. Girişte bir görevli önümüze düşerek bizi genel kurul salonunun üzerindeki localardan birine yerleştirdi. Burası büyükelçilerin misafirlerine ayrılan locaydı. Locanın sağ tarafında biz ve Fransa'daki Türk sivil toplum temsilcileri, sol tarafında ise Ermenistan Büyükelçisi’nin misafirleri vardı. Locada her iki grubun da birbirini sertçe süzmesi dışında herhangi bir olay yaşanmadı. Tam karşımızdaki loca ise diğer sivil toplum temsilcilerine ve misafirlere ayrılmıştı. O locada sadece Ermeni toplumunun temsilcileri vardı.
Senato'nun önünde
Devam edecek...
sayın başkanımız desteklerimiz sizlerle. ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN. DUA İLE...
YanıtlaSilFransızlar tarih boyunca kibirleriyle tanınırlar. 2 nci Dünya Savaşında kendilerine saldıramayacağını düşündüren kibirleri yüzünden hazırlıksız yakalanmış ve Paris'i 45 gün de Almanlara teslim etmişlerdir. Fransa Ermeni meselesindeki kibiri yüzünden de benzer bir tokatı gelecekte bu milletten yiyecektir. Biz savaşla değil hoşgörü, ticaret ve insanlığımızla Paris'i bir gün fethedeceğiz inşaallah...
YanıtlaSil