Ertesi
gün Riyad Büyükelçimiz Sn. Ahmet M. Gün, ticari ateşelerimiz Sn. Selim Paslı ve
Ahmet Güner ile beraber heyetimizi kabul ettiler. Sayın Büyükelçi ile uzun ve
keyifli bir görüşme gerçekleştirdik.
İDAM
EDİLECEK 52 TÜRK İÇİN ARACILIK YAPAN BABAM
Sn.
Gün ülkede 125 bin civarında Türk, sekiz devlet okulu ve 300 Türk öğretmen
olduğunu söyledi. Diplomatik misyonumuzun başını zaman zaman ağrıtan konuların
önceliği hapise düşen vatandaşlarımızın durumuymuş. Bildiğiniz gibi bazı
konularda Suudi ceza kanunu çok sert; örneğin uyuşturucu kaçakçılığının cezası
baş kesilerek idam, hırsızlığın cezası ise sağ elin bilekten kesilmesi.
Bu
ülkeye en fazla sokulmaya çalışılan uyuşturucu da Captagon. Ne yazık ki
uyuşturucu kaçakçıları transit ülke olarak zaman zaman Türkiye'yi
kullanıyorlar. Uyuşturucu ile yakalanan vatandaşımız da ölüm cezasına
çarptırılabiliyor. Bunu ben yıllar evvel babam Nevzat Yalçıntaş'ın yaşadığı bir
olay dolayısı ile iyi biliyorum.
Sene
1995. 52 Türk kamyon şoförü Suudi Arabistan'da uyuşturucu taşırken yakalanır.
Mahkeme sonucu suçları sabit görülür ve idamlarına hükmedilir. Zamanın
başbakanı Sn. Tansu Çiller bizzat babamı arayarak Suudi Arabistan'a özel
atanmış elçi olarak gitmesini ve Kral'dan bu insanları affetmesini istemesini
söyler. Daha sonra Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel de devreye girer, o da
aynı şeyi talep eder ve Kral'a sunması için de bir mektup verir.
Böylece
babam özel temsilci olarak büyükelçi Sn. Gün Gür ile birlikte Cidde'ye gider.
Aradan geçen onca yıla rağmen babam, nasıl hazırlandığını, yolda neler
yaşadığını, Cidde'de Kral'ın misafirhanesinde randevu beklerken nasıl heyecan
duyduğunu anlatırken hala o günleri yaşar. İki günlük bir heyecan sonrasında
beklenen randevu verilir. Kral Fahd rahatsız olduğundan işleri onun adına şimdi
kral olan, o zamanki Veliaht Prens Abdullah yürütmektedir. Prens, Türk heyetini
Cidde'de kabul eder. Babamın anlattığı, Prens'in tüm görüşme boyunca pek fazla
söz sarf etmediği... Sadece ayrılırken, babamın elini sıkmış ve "Sn
Demirel'e teşekkürlerimi iletiniz" demiş, o kadar. Babam, "O
teşekkürün manası, sizi kırmıyorum, şoförleri affediyorum demekti, duyunca o
kadar çok rahatladım ki" demişti.
İstanbul'a
dönünce havaalanından kendisini cumhurbaşkanlığı protokolü almış ve basına ilk
açıklamayı Sn. Demirel yapmış. Daha sonra Tansu Hanım kendisini kabul etmiş ve
o da bir açıklama yapmış. Tüm bu olayları babam hatıratında uzun uzun
anlattığını söyledi bana.
İNŞAAT
VE SAVUNMADA SÖZ SAHİBİYİZ
Biraz
yükselen petrol fiyatlarının getirdiği zenginliğin, belki biraz da Arap
Baharı'nın etkisi ile Suudi Arabistan hükümeti ciddi bir yatırım hamlesi
başlattı. Ayrıca, işsizlik sigortası, 500 bin konut gibi sosyal projeler de,
refahı mümkün olduğu kadar tabana yaymayı hedefliyor. Bu da doğal olarak
ekonomik hareketliliği artırıyor. Biz Türkiye olarak gerek inşaat gerekse
savunma sektörlerinde bu ülkede söz sahibiyiz. Müteahhitlerimiz doğrudan pek
fazla iş alamasalar da, taşeron olarak büyük projelere imza atıyorlar. Ayrıca
Suriye, Mısır, Tunus gibi ülkelere gitmekten çekinen birçok aile de, biraz da
dizilerimizin etkisiyle, tatil için yurdumuzu tercih ediyor.
Türkiye'den
özellikle hac ve umre için kutsal toprakları ziyaret edenler de, iki ülke
arasındaki yakınlaşmaya katkı sağlıyor. Geçen sene 400 bin Türk bu toprakları
ziyaret etti. Hac ve umre için gelen ziyaretçiler Suudi Arabistan için çok
önemli bir ekonomik kaynak. Tahminler sadece haccın ülkeye olan yıllık
getirisinin 4 milyar dolar civarında olduğu yönünde.
GÖNLÜM
BAŞKA AKLIM BAŞKA SÖYLÜYOR
Şehirleri
gezerseniz her yerde inşaat görürsünüz. Göz alıcı bir mimari ile yapılmış
birçok prestij binası da kentlere ayrı bir güzellik katıyor. Özellikle Riyad ve
Cidde de bu tip binalara rastlamak mümkün. Benim en çok ilgimi çeken binaların
başında, içinde genel müdürlüğünü bir Türk'ün yaptığı Four Seasons oteli de
bulunan Riyad'daki Kingdom Towers gökdeleni oldu.
Bu
arada Mekke'ye de gitme imkanım oldu. Mekke'de, özellikle Kabe'nin çevresinde
her zaman inşaat var. Bu kutsal şehre Müslüman olmayanların girmesi yasak
olduğundan bu inşaatların çoğunu, taşeron olarak da olsa, Türk şirketleri
yapıyor. Tabii bu arada Mekke, özellikle de Kabe'nin çevresi devamlı değişiyor.
Kabe'nin
yanına yapılan ve bizim kamuoyumuzu da en çok meşgul eden yapı, Ejyad Kalesi
yıkılarak yerine yapılan dev gökdelen kompleksi Zamzam Towers. Bu bina,
alışveriş merkezi, ofisler ve otellerden oluşuyor. Otellerin en önemli
özelliği, son derece lüks olmaları ve tüm odalarından Kabe'nin görünmesi. Şimdi
de, gene Kabe civarında birçok bina yıkılıyor ve yerine Zamzam Towers gibi dev
gökdelenler dikiliyor.
Bazıları
bu kadar inşaatın Mekke'nin tarihi dokusunu bozduğunu, inşaatların uzağa
yapılması gerektiğini ve tarihi Mekke'nin korunması gerektiğini düşünüyor.
Bazıları da, 100 binlerce insanın aynı anda Kabe'de bulunabildiğini, birçoğunun
yaşlı olduğunu ve bu kişilerin konfor ve güvenliğinin ancak Kabe'nin yakınında
konaklama imkanı sunularak sağlanabileceği görüşünde. Her iki görüşte de
haklılık payı var. Bu konuda gönlüm başka bir şey, aklım başka bir şey
söylüyor.
Tabii
Mekke'nin en büyük özelliği dinimizin doğduğu şehir olması. Zaten bu yüzden Mekke’nin
bir ismi de Ümmül Kura, yani şehirlerin anası. Kutsal toprakların ayrı bir
manevi havası, ruhu var. Ben birçok insanın Mekke ve Medine ziyaretinden sonra
değiştiğini, hayatı çok daha değişik algıladığını gördüm. Bu yüzden, bence her
Müslüman'ın eğer imkanı var ise, hayatında bir defa da olsa burayı ziyaret
etmesinde fayda var.
Kabe, Mekke
Devam Edecek...
Uzun zamandır takip ettiğim 30 dan fazla kişisel blog var. İlk kez bu kadar keyif aldım ve merakla bekledim.
YanıtlaSilİzlenimlerinizi paylaştığınız için teşekkürler.