Körfez
Ülkeleri 13. Sanayiciler Konferansı ve Fuarı'nda konuşma yapmak üzere Suudi
Arabistan'ın başkenti Riyad'a gidiyorum. Konferansın konusunu kavramakta ilk
başta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim; 'Bilgi Tabanlı Endüstriler ve Yeni
Teknolojiler'. Biraz düşündükten sonra dinleyicilere Türkiye'nin yüksek katma
değerli ürünler üretmek için neler yaptığını ve buna bağlı olarak da İstanbul
Ticaret Odası'nın Teknopark projesini anlatmaya karar verdim. Programımın
ikinci kısmı da Cidde'de İslami Kalkınma Bankası, Cidde Ticaret ve Sanayi
Odası, Türk - Suudi İş Konseyi ve İslam Konferansı Teşkilatı ile toplantılardan
oluşuyor. İşte böyle bir programla 16 Ocak 2012'de Riyad'a geldim.
KIRKİKİNDİ
YAĞMURLARI TAKVİMLERİN ARKASINDA KALDI
Bu
ülkede ikili takvim kullanılıyor; tarihler hem miladi hem de hicri olarak
belirtiliyor. Elimdeki konferans programı da aynı şekilde düzenlenmiş; açılış
tarihi 23 Sefer 1433H, 17 Ocak 2012 olarak gösterilmiş. Aklıma Anadolu
kültüründen Rumi aylara göre düzenlenmiş pek çok bilgi geliyor; kocakarı
soğuklarının başlangıç zamanından pastırma yazına, muhtelif fırtınaların
isimlerinden kırkikindi yağmurlarının vaktine kadar kadar eskilerin vazgeçilmez
kabul ettikleri tarihler. Şimdi sadece Saatli Maarif Takviminin arka
sayfalarında bulabileceğiniz bu bilgiler bizden evvelki kuşağın günlük hayata
dair birçok kararında belirleyici rol oynardı. Büyük ihtimalle bizden sonraki
kuşak bunların varlığından haberdar bile olmayacak. Modernite elbette iyi bir
şey, zamanın gerisinde kalmamak lazım; ama sanırım milletlerin kültürlerini de
bir şekilde korumaları ve geliştirerek sonraki kuşaklara aktarabilmeleri şart.
İTO'NUN
METHİNİ DUYMUŞ
Riyad TSO standı
Konferans
açılış konuşmalarının ardından fuar açılışı yapıldı. Fuarı gezerken yaşadığım
bir olay beni çok mutlu etti. Riyad Ticaret ve Sanayi Odası'nın standına
girdim, kendimi tanıttım ve bir yetkili ile görüşmek istediğimi söyledim.
Yanıma gelen kişi büyük bir heyecanla elimi sıktı, kendisini tanıttı (Oda'nın
bilgi işlem müdürüymüş) ve çay ikram etmek istedi. Ben özür dileyerek çok
vaktimiz olmadığını söyleyince;
"Başkan
lütfen beş dakika da olsa, oturunuz... Oda'nızın methini çok duydum. Ne
faaliyetler yapıyorsunuz, üyelerinize hangi hizmetleri veriyorsunuz bunları
öğrenmek istiyorum. Biz de benzer projeler yapmak istiyoruz" dedi.
Arkasından da aceleyle bir kağıt kalem getirtti ve anlatacaklarımı not almaya
hazırlandı. İTO'nun ve faaliyetlerinin böylesine biliniyor ve takdir ediliyor
olması beni çok sevindirdi.
ELEŞTİRİ
VE ÖZELEŞTİRİ
Açılıştaki
ana konuşmacı Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Profesör Vaclav Klaus idi. Sn.
Klaus alışılmadık bir konuşma yaptı. Protokolden uzak konuşmasında
Cumhurbaşkanı, Avrupa'nın yaşadığı krizden yola çıkarak AB'yi ağır şekilde
eleştirdi. AB üyesi ülkeleri samimiyetsiz ve birbirleriyle uyumsuz olarak
niteleyen Klaus, hem AB'nin hem de Euro bölgesinin tasarımdan hatalı projeler
olduğunu söyledi. "Biz Avrupa'nın göbeğinde olduğumuzdan dolayı AB'ye
katılmak zorunda kaldık. Birbiriyle uyumsuz ülkelerin birliği olan AB bu
ekonomik krizi aşamayacaktır" cümlesi son derece vurucuydu. Ayrıca,
"Herkes AB'nin üye ülkelerin ekonomilerine olan faydasından bahsediyor ama
bu birlik bize ağır ekonomik yükler de getirdi" diyerek Avrupa Birliği'nin
Çek ekonomisine getirdiği maliyetleri anlatması ilgimi çekti.
Konferans
sırasında dikkatimi çeken başka olaylar da vardı. Körfez ülkelerinin bakanları
ve müsteşarlarının katıldığı bir panel oldu. Panel sonrasında soru cevap
kısmına geçildi. Burada getirilen eleştirilerdeki açık sözlülük beni
bile şaşırttı. Söz alan işadamları ya da üst düzey devlet memurları arasında konuşmacıları yeterince iş yapmamakla suçlayanlar bile oldu. Cevaplardaki anlayışlı
tavır ise Arap Baharı'nın etkisi mi yoksa zaman içindeki doğal bir olgunlaşma
ve hoşgörü süreci mi, bilemedim.
KADINLAR
ARTIK DAHA GÖRÜNÜR
Benim
için bir başka yenilik de, her soru cevap kısmında, moderatörlerin ısrarla
kadınlardan ve gençlerden soru istemesi oldu. Toplantıda da pek çok kadın
dinleyici vardı. Ayrıca organizasyonda görevli kadınlar da dikkatimi çekti. Pek
çok genç Suudi vatandaşı son yıllarda Kuzey Amerika'da eğitim gördü. 11 Eylül
olayına kadar ABD'yi tercih eden Araplar, bu tarihten sonra kendilerine karşı
değişen ABD tavrından ötürü, çok daha özgürlükçü ve hoşgörülü olan Kanada'yı
tercih etti.
Bu
eğitimli genç nüfus, daha fazla özgürlük ve yönetime daha fazla katılım talep
ediyor. Ülkedeki muhafazakar kesim, özellikle de din adamları, bu taleplere pek
de sıcak bakmıyorlar. Bu isteklerin bizim medyamızda da en çok yankı bulanı da
sanırım Suudlu kadınların araba kullanma arzuları. Zaman zaman protesto için
direksiyon başına geçen Suudlu kadınların haberleri tüm dünya ile birlikte
bizde de gündem oluyor.
İSTANBUL'DA
EV SAHİBİ OLMA ARZUSU
Suudi
Arabistan bölgedeki en zengin ülke. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki huzursuzluk
Batı ülkelerindeki finansal krizle birleşince Suudi yatırımcılar gözlerini
Türkiye'ye çevirdiler. Başbakanlık Yatırım Ajansı temsilcisi Mustafa Göksu ile
buluştuğumuzda ona Suudlu yatırımcıların Türkiye'ye olan bakışını sordum. Çok
olumlu olduğunu söyledi. Sohbet esnasında söylediği bir şey insanın ne kadar
duygusal bir varlık olduğunun ve tüm kararlarında kalbinin sesini ne kadar çok
dinlediğinin en güzel örneklerinden biriydi. Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen
Arapların çoğu İstanbul'un güzelliklerinden etkilenip ev almak istiyormuş. Evi
kendi üzerlerine alamayacaklarını öğrendikleri an da büyük hayal kırıklığı
yaşıyorlarmış. Bu durum bazı yatırımcıların kararlarını gözden geçirmelerine
sebep olmuş. Umarım yabancıların Türkiye'de mülk edinmelerine dair kanun bir an
evvel yürürlüğe girer de yurdumuza daha fazla yabancı yatırım çekeriz.
Konuşmamı yaparken
Devam Edecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder