25 Mart 2012 Pazar

Hayır Diyemeyenlerin Ülkesi


 
Malezya Haritası

3. Malezya Türk İhraç Ürünleri Sergisi’ni gerçekleştirmek üzere Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’a gidiyoruz. Sergiye 70 civarında firmamız katılıyor. Ayrıca İTO meclis üyeleri, işadamları, basın mensupları ve bakanlık yetkililerinden oluşan 30 kişilik de bir heyetimiz var. Gümrük ve Turizm Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı Beyefendi de bizleri kırmadı ve heyetimize başkanlık yapmayı kabul etti.
 
28 Şubat 2012 Salı gecesi, soğuk ve karlı bir İstanbul gecesinde uçağımız hareket etti. Yaklaşık dokuz saatlik bir uçuştan sonra Singapur Havalimanı’na indik. Burada bir saatlik beklememiz var, akabinde Malezya Havayolları’na ait bir uçakla Kuala Lumpur’a uçacağız.

DEV BİR ALIŞVERİŞ MERKEZİNDEYİM

Singapur değişik bir ülke. Ufak bir adadan, tek bir şehirden oluşan bir devlet. Aslında Singapur büyük bir serbest bölge veya bugünlerde moda olan tabirle, ‘dev bir alışveriş merkezi’. Ülkenin nüfusu beş milyon - ki bunun 1.5 milyonu yabancı - Singapur Havalimanı’ndan senede geçen yolcu 46 milyon! Bu 46 milyon yolcunun 34 milyonu transit, 12 milyonu Singapur’a gelen turist. Buranın havalimanı hayatımda gördüğüm en büyük havalimanı. Zaten gözlerimi bağlayıp beni buraya getirseler, sonra da gözlerimi açıp neredesin diye sorsalar vereceğim cevap “Dev bir alışveriş merkezindeyim” olurdu.

Singapur Havaalanı

Havalimanında dükkanların yanı sıra içinde değişik balıkların bulunduğu bir havuz ve pek çok kelebek çeşidinin olduğu bir kelebek bahçesi var. Fakat Avrupalı asık yüzlü güvenlik görevlilerine alışık biri olarak burada benim en çok hoşuma giden, karşılaştığımız memurların son derece nazik ve güler yüzlü olmasıydı.

Aynı şekilde, Singapur’un en önemli diğer bir unsuru da limanı. Malezya’dan Türkiye’ye dönüşte tekrar Singapur’a uğrayıp limanı ziyaret edeceğimiz için şimdilik detayına girmeyip sadece şu bilgileri vereyim; Singapur Limanı, Şangay Limanı ile birlikte dünyanın en büyük, en işlek limanlarından biri. Singapur’un dış ticareti, yıllık 700 milyar dolar; ülkenin gelirinin üç katı! (Türkiye’nin 2011 dış ticareti 330 milyar dolar) Bu dış ticaretin büyük kısmını da Singapur’un doğrudan ithal edip, ihraç ettiği ürünler oluşturuyor.

Singapur Limanı

GÜMRÜK VERGİSİ YOK

Tüm ülkenin ekonomisi ticaret üzerine kurulu olduğundan, ticaret rejimi son derece liberal. Birkaç ürün dışında hiçbir üründen gümrük vergisi almıyorlar. Vergilendirdikleri ürünler sadece otomotiv (ada çok küçük olduğundan fazla motorlu araç istemiyorlarmış) ve sigara ile alkol (tüketimi fazla teşvik etmemek içinmiş).

BU ÜLKEDE CİKLET ÇİĞNEMEK YASAK

Bu küçük ama zengin ülke demokrasi ile yönetiliyor olmasına rağmen son derece katı kurallara sahip. Belki de bu katı kurallar sayesinde, böylesine merkezi bir coğrafyada olmasına rağmen, dünyanın en güvenli şehirlerinden biri olmuş. Her tarafı kameralarla donatılmış bu şehirde, etrafı pisletebileceğinden dolayı, ciklet çiğnemenin veya ülkeye ciklet ithal etmenin yasak olduğunu söyleyeyim, gerisini siz anlayın.

Bu disiplin anladığım kadarıyla politikaya ve seçimlere de yansımış. İktidarda senelerdir aynı parti var. Ama iktidar partisi son seçimlerde çok kötü bir netice almış. “Ne kadar oy aldılar?” diye sorduğumda, aldığım cevap “Çok oy kaybettiler, yüzde 60’ı zor geçtiler” oldu!

Sayın T. Seben bizlerle

Singapur Havalimanı’nda bizi büyükelçimiz Sayın Taner Seben karşıladı ve Kuala Lumpur uçağını bizimle beraber bekledi. Bir saatlik ve hayli sallantılı bir yolculuktan sonra Kuala Lumpur Havaalanı’na indiğimizde de, bu sefer bizleri karşılayan Malezya Büyükelçimiz Sayın Serap Ataay Hanımefendi oldu. Her iki havalimanı arasındaki fark bir anda gözümüze çarptı. Singapur’a nazaran Kuala Lumpur Havalimanı çok daha küçük, mütevazı ve sade. Karlı ve soğuk İstanbul gecesinden yola çıkan bizler 26 derece ile bizi karşılayan sıcak ve nemli Kuala Lumpur gecesine merhaba dedik.

Sabah Sayın Yazıcı ile birlikte Malezya Endüstri ve Ticaret Bakanı Sayın Mustafa Muhammed’le kısa bir görüşme yaptık. Ana mevzu Türkiye – Malezya arasında yakında imzalanacak olan Serbest Ticaret Antlaşması. Malezya ile dış ticaretimizde çok açık veriyoruz; 1.2 milyar dolarlık ithalata karşı sadece 300 milyon dolarlık ihracatımız var. Serbest Ticaret Antlaşmasının bu durumu bir nebze olsun düzelteceğini umuyoruz.

Kuala Lumpur

İNSANLAR HELAL İŞARETİ GÖRMEK İSTİYOR

Görüşmenin diğer bir konusu ise ‘Helal Standartları’ oldu. Dünyada gittikçe daha fazla insan, tükettiği ürünlerde helal işareti görmek istiyor. Üstelik bu gıda ile de sınırlı değil. Kozmetik ürünlerden, finansal hizmetlere kadar birçok üründe helal sertifikasyonu kullanılıyor. Bu fırsatı ilk gören Malezyalılar olmuş ve tutarlı bir sertifikasyon sistemi kurup bu alanda söz sahibi olmuşlar. Birçok pazardaki helal sertifikasyonu Malezya’dan akredite, bu da Malezya’ya hem ciddi bir gelir hem de tekel konumu sağlıyor. Bu yüzden İslam Konferansı Örgütü bünyesinde uluslararası bir helal sertifikalandırma sistemi kuruldu ve Türkiye de, TSE vasıtası ile bu sistemin kurulmasında önemli bir rol oynadı. Önderliğini kaybetmek istemeyen Malezya da tabii ki bu sisteme dahil olma konusunda biraz isteksiz davranıyor.

AVUSTRALYA BIÇAK YERİNE TOKMAK KULLANIYOR

Ne yazık ki bu mesele Türkiye’de pek anlaşılmadı ve konuya biraz ideolojik açıdan yaklaşıldı. Halbuki konu tamamen teknik ve ticari. İlk helal finansal hizmetleri geliştiren ülkelerden biri İngiltere, Ortadoğu kırmızı et pazarını elinde tutan Avustralya ve Yeni Zelanda ile, beyaz et pazarını elinde tutan Brezilya ürünlerini helal sertifikalı ihraç ediyorlar. Örneğin Avustralya bıçakla kesmeyi hayvan haklarına aykırı bulduğundan, hayvanların kafalarına tokmakla vurup öldürüyor; daha sonra kesiyor. Bu metotta hayvanın kanı içeride kaldığından İslam dinine göre bu et helal değil. Avustralya, İslam ülkeleri pazarını kaybetmemek için, hayvanları önce tokmakla sersemletip sonra kesmeye başlamış. Bu şekilde kestiği hayvanlara da Malezya’dan helal sertifikası alarak Müslüman ülkelere ihraç ediyor.

Bakan Muhammed ve Büyükelçimiz Sn. Ataay

Bakan Muhammed’e Türkiye’yi ne kadar bildiğini sordum. Kendisi Türkiye’ye ilk olarak 1998 yılında D-8 kuruluş toplantısı için gelmiş. “O zaman başbakan rahmetli Erbakan, dışişleri bakanı da Sayın Çiller’di” dedi. Anlattıkları ilgimi çekti. O tarihte Sayın Erbakan’ın öncülüğünde sekiz Müslüman ülkenin liderleri İstanbul’da toplanmış ve G-7’den (dünyanın en gelişmiş yedi ülkesinin bir araya gelip oluşturdukları birlik) ilham alarak D-8’i (Developing-8, gelişmekte olan 8) kurmuşlardı. Zaman içinde bu sekiz ülkede iktidarlar değişti ve yeni liderler aynı heyecanı çok fazla paylaşmadılar. Bugün D-8 sekreteryası halen İstanbul’da mevcut fakat birliğin etkin olduğu söylenemez.

Devam edecek...

1 yorum:

  1. Az şeyle çok muhteşem şeyler anlatan bu yaz için kutluyorum sizi.
    İki önemli konu hafızamda kalan:
    1: bürokrasi kirliliğinden kurtulmanın ekonomik getirisinde, aklın ön planda olması.
    2: Güleryüz,samimiyet ve sıcak ilginin insanlar üzeride ki olumlu etkisinin hoşluğu...
    Geçmişi pek bilemem ama geleceğin tarihi uzakdoğu da yazılacak. ben buna inanıyorum.

    YanıtlaSil