21 Şubat 2012 Salı

Kanun Koyucular Tarih Yazamaz


Fransız senatosu

Senato oturumu saat tam 14.00’te başladı. 343 senatörlü mecliste 50 civarında üye ancak vardı. Önce Patrick Ollier (Senato ile ilişkilerden sorumlu bakan) yasayı ve gerekçesini sundu. Ollier’a göre soykırım barışa bir tehdit ve geçmiş unutturulmamalı. Sn. Ollier bu yasa teklifini getirmelerinin sebebini bir yasal eksikliği tamamlamak olarak açıkladı; Fransız Parlamentosu'nun kabul ettiği iki soykırım yani Yahudi ve Ermeni soykırımlarında Yahudi soykırımını inkar etmenin suç, Ermeni soykırımını inkar etmenin suç olmadığını ve bunun hukuki bir boşluk doğurduğunu söyledi. Ayrıca bu konuda bir AB kararı olduğunu da belirtti.

Sn. Ollier konuşmasının sonunu Türkiye'ye ayırdı; “Türkiye büyük ülkedir, saygı duyuyoruz, stratejik bir rol oynamaktadır” dedi ve sözlerine “Suriye meselesinde beraber çalışıyoruz, NATO'da ortağız, hep işbirliği içinde olduk” diye de devam etti. Sn. Sarkozy'nin bu konuyu anlatan bir mektubu Sn. Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiğini, yasa teklifinin Türkiye'ye karşı olmadığını, sadece Fransız yasalarındaki bir boşluğu doldurmayı amaçladığını anlatarak konuşmasını bitirdi. İntibam, bunun son derece net ama bir o kadar da diplomatik bir konuşma olduğu şeklindeydi.

İkinci konuşmacı, Kanunlar Komisyonu raportörü Sn. Jean-Pierre Sueur. Raportör, konuşmasına komisyonun bu teklife karşı olduğunu, teklifin Fransız Anayasası’na aykırı olduğunu belirterek başladı. “Bu karar tasarısı sadece Ermenileri ilgilendirmektedir, eğer bu karar geçerse bundan sonra her tanınan soykırımın reddini cezalandırmamız lazımdır” dedi. Komisyonun tutarlı davrandığını, aynı kanun teklifinin 2011’de reddedildiğini hatırlattı.

Daha sonra söyledikleri ise son derece ilginçti; “Ermenilerin acısını anlıyoruz, soykırım olmuştur ve bu soykırım parlamentomuzda tanınmıştır. Bizim bugün burada konuştuğumuz ise neyin yapılabilir, neyin yapılamaz olduğudur. Kanunlar neyin tartışılabileceğine, neyin tartışılamayacağına karar veremez. Ceza kanunu, tarihin alanına giremez, kanun koyucular tarih yazamaz. Tarihçiler burada yapılan tartışmalardan son derece rahatsız” dedi.

Sn. Sueur konuşmasını, “Cumhuriyet, fikirlerin serbest tartışılması esası üzerine kurulmuştur” diyerek tamamladı.

Akabinde çeşitli senatörler söz aldılar. İçlerinde önemli gördüklerimi şu şekilde not aldım:

Senato kulisinde

BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMALARINA ÜZÜLDÜM

Philippe Kaltenbach, Sosyalist Parti gurup başkan vekili, sanırım kendisi Ermeni asıllı, uzunca bir konuşma yaptı. “30’dan fazla devlet ve kurum Ermeni soykırımını tanımıştır. Bu yasa teklifi iktidar partisi (UMP) tarafından verilmesine rağmen, biz sosyalistler de destekliyoruz” diyerek sosyalist gurubun tavrını belli etti. “Hrant Dink'in öldürülmesi Türkiye'de Ermenilere nasıl davranıldığının bir göstergesidir, zaten meşhur Türk sosyolog Taner Akçam da Ermenilere yapılanları açıkça yazmaktadır” dedi. Kaltenbach en son, “301 numaralı ceza yasası Türkiye'de Ermeni soykırımı olmuştur demeyi suç sayar” deyince, senatörlerin ne kadar yanlış bilgilendirildiğini iyice anladım ve üzüldüm.

Sosyalist Parti'den Luc Carvounas çok hamasi bir konuşma yaptı. “Tarih sadece tarihçilere ait değildir, 1915 soykırımı sadece Türkleri ve Ermenileri ilgilendirmez, tüm insanlığı ilgilendirir. Biz parlamento olarak insanlığa karşı görevimizi yapıyoruz, gurur duyalım” dedi. Ayrıca, biz Türklerin de parlamentoya baskı yaptığını iddia etti.
 
BRAVO DİYE BAĞIRMAMAK İÇİN KENDİMİ TUTTUM

Yeşiller (ECOLO) adına konuşan Jean-Vincent Place'nin söyledikleri çok hoşuma gitti. İktidar milletvekillerine dönerek, “Sizlerin şeref ve onurunuz nerede” diye sordu. “Sizler daha geçen sene aynı yasa teklifine ‘hayır’ oyu verdiniz, şimdi liderinizin bir sözü ile oyunuzu değiştiriyorsunuz, senatonun rolü nedir, sadece liderin arzusuna göre el kaldırmak mıdır” diye hiç de yenilip yutulmayan bir eleştiri getirdi. Sözlerine “Bakın dışarıda Türk ve Ermeni Fransızlar protesto ediyorlar. Bizler Fransa olarak yaraları iyileştireceğimize tuz basıyoruz” deyince nerdeyse kendimi tutamayıp “Bravo!” diye bağıracaktım.

UCR adına konuşan Nathalie Goulet Hanım’ın söylediklerini ancak bir Türk söyleyebilirdi; “Yarın tüm mağdurlar ‘Bize de yasa çıkarın’ diye kapımıza gelecek. Türk hükümeti ‘Tüm arşivleri açalım’ dedi ama Ermeniler bunu kabul etmedi. Eğer soykırım arıyorsanız asıl soykırım bugün Ermenilerin işgal ettikleri Dağlık Karabağ’da Azerilere yaptığıdır.” Sn. Goulet'nin finali ise muhteşem oldu: “Eğer Türkiye Müslüman bir ülke olmasaydı bugün bu konu buraya bu şekilde gelir miydi?”

Geç saatler, Senato kafesinde

SIĞ VE BİLGİSİZ KADIN SENATÖR

Daha sonra söz alan iktidar partisi UMP senatörü Sophie Joissains ise tam anlamıyla çok talihsiz bir konuşma yaptı. Ermeni diasporasının güçlü olduğu Lyon bölgesinin milletvekili olan Bayan Joissains Türklerin Ermenilerden nefret ettiğini iddia etti ve “Sevr anlaşması ne yazık ki hayata geçirilmedi, eğer Sevr anlaşması bugün yürürlükte olsaydı Türkiye ne Ermenilere ne de Yunanlılara bu yaptıklarını yapamazdı” diyebilme cehaletini gösterdi. Arkasından da çarptırılmış bir şekilde Türk tarihinden örnekler vermeye başladı.

Fransız Senatosu’nda, senato başkanının hemen arkasında yedi tane heykel var. Bunlar Portalis, Malesherbes, Colbert gibi fikirleri ve ortaya koydukları prensiplere tüm Batı dünyasını etkilemiş Fransız hukukçu ve devlet adamları. Ben milletlerin tarihlerine sahip çıkmalarını çok önemsiyorum. Çünkü kökünü unutmayan, geleceğe sağlam yürür. Günlük rüzgarlarda savrulmaz, prensiplerden taviz vermez ve süreklilik sağlar. Bu yüzden bu heykellerin önünde konuşan Sophie Hanım’ı dinlerken Fransa için üzüldüm. Bu köklü devlet, bu kadından daha iyilerini hak ediyor. Eğer böylesine sığ, bilgisiz ve kendini kör propagandaya tamamen teslim eden bir insan bu mevkilere gelip Fransa'nın kaderinde söz sahibi olabiliyorsa, Fransızların işi hakikaten zor.

ERMENİ DİASPORASININ KİMLİĞİ: 1915 OLAYLARI  

Daha sonra yapılan oylama neticesinde yasa teklifi 127 oyla kabul edildi. Salonda bulunanların toplam sayısından daha fazla ‘geçerli oy’ çıkmasının sebebi, grup başkanvekillerinin olmayan senatörler adına da vekaleten oy kullanabilmeleri.
 
Çıkışta basın açıklaması

22 Ocak 2012’de yaşadıklarım bunlar. Soykırım iddiasına özellikle Ermeni diasporası dört elle sarılıyor. Çünkü yaşadıkları Batı ülkelerinde cemaatlerini ayakta tutmalarının, eriyip gitmeden kimliklerini muhafaza etmelerinin tek yolunun bu olduğunu düşünüyorlar. 1915 olayları Ermeni diasporası için bir kimlik olmuş. Kaybettikleri an varlık sebepleri de ortadan kalkacak. Bizlerin bu iftira ile mücadelede en etkin silahı Batı ülkelerinde yaşayan Türkler. Devletin de desteğiyle, Türk asıllı Avrupalıların yapacakları çalışmalar Ermeni dezenformasyonunu durdurmanın tek yolu...

 
Bitti...

 

20 Şubat 2012 Pazartesi

Tarihi Binada Tarihi Hata


Aşağıda okuyacağınız notları yayınlayıp yayınlamama konusunda çok tereddüt ettim. Tereddütümün bir sebebi zaten pek de parlak olmayan Türk-Fransız ilişkilerine daha fazla zarar veririm korkusu, diğeri ise Fransız Anayasa Mahkemesinde lehimize sonuçlanabilecek bir süreci olumsuz etkilemekten çekinmemdi. Şu anda artık her iki çekincem de geçersiz. Dolayısı ile bu notları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Paylaşmak istiyorum çünkü biz ‘duygusal millet Türkler’ bu yasadan tüm Fransızları sorumlu tutuyoruz ve hepsi sanki bize düşmanmış gibi tavır alıyoruz. Halbuki aşağıda da okuyacağınız gibi, Türk dostu olan pek çok Fransız var. Gerek iş aleminde, gerek politikada gerekse birçok platformda bizleri destekleyenler olduğunu bilmeliyiz. Biz hiç ayrım göstermeden tüm Fransızlara tepki verirsek bu sefer dostlarımızı da kaybederiz ve asıl yalnızlık o zaman başlar.
 
YERİNDE İZLEMEK İÇİN FRANSA’YA GİTTİK

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,
TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, Türk-Fransız Ticaret Derneği Başkanı Zeynep Necipoğlu ve TOBB Başkan Yardımcısı ve İstanbul Ticaret Odası Başkanı olarak ben, bir gurup basın mensubu ile beraber, Fransa senatosundaki, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir yasa tasarısının görüşülmesini yerinde izlemek üzere Paris'e gittik. Fransız hukuk sistemine göre bir kanunun yasalaşabilmesi için önce mecliste kabul edilmesi, sonra da senatoda onaylanması lazım. Fransız Meclisi soykırımların reddedilmesinin cezalandırılmasını öneren bir yasa tasarısını 22.12.2011 tarihinde kabul etti. Şimdi de senato, meclisin kabul ettiği bu yasayı onaylayıp onaylamamayı görüşecek.
 
Sn. Hisarcıklıoğlu uçakta basın mensuplarını bilgilendirirken

Kanun metninde açıkça belirtilmemesine rağmen eğer bu tasarı yasalaşırsa, “Türkler Ermenileri soykırıma uğratmamıştır” demek suç sayılacak ve hem hapis hem de para cezası verilecek. Çünkü Fransız kanunları yeryüzünde sadece iki soykırım olduğunu kabul ediyor, biri Almanlar tarafından Yahudilere yapılan, diğeri de Türkler tarafından Ermenilere yapılan. Yahudi soykırımını inkar etmek Fransız kanunlarına göre zaten suç. Dolayısı ile bu yasa sadece Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç haline getiriyor.

Daha Fransız senatosundan bu karar çıkmadan Twitter da yazdığım gibi, belki de senatonun bu kararı onaylaması bizim lehimize bile olabilir. Çünkü eğer senato onaylar da Fransız Anayasa Mahkemesi bu kanunu anayasaya aykırı bulup iptal ederse Fransa'daki bu Ermeni soykırımı yasası tehdidinden tamamen kurtulmuş olacağız. Yoksa her seçim dönemi bu yasa tasarısı temcid pilavı gibi pişirilip pişirilip önümüze getirilecek.
 
İLK GECEYİ HASTANEDE GEÇİRDİK

Uçağımız 22 Ocak 2012 Pazar akşamı Paris'e indi. Ne yazık ki seyahatimiz çok üzücü bir olay ile başladı. Bindiğimiz araçlar daha havaalanından yeni çıkmıştı ki, Rıfat Bey’in danışmanı Ekrem Kerem Oktay birdenbire bağırarak otomobilin tavanına eliyle vurdu ve hemen arkasından bayılarak Rıfat Bey’in kucağına düştü. Acaba bir böcek mi ısırdı derken, Ekrem kasılmaya ve sayıklamaya başladı. Durum böyle olunca hemen en yakındaki sağlık merkezine, Bichat hastanesine gittik.

Ekrem 29 yaşında, iyi eğitim görmüş, hepimizin çok sevdiği, çalışkan bir genç. Bir dakika evveline kadar bizimle gülüp şakalaşan ve hiçbir sağlık şikayeti olmayan Ekrem'in bir anda bu şekilde kendinden geçmesi bizi derinden sarstı.

Saat gecenin 10’u gibiydi. Bichat hastanesinin acilinde üç saat kadar kaldık. Ekrem'in durumu kontrol altına alınınca da, otele geçtik. Doktorların teşhisi virutik menenjitti. Bir müddet hastanede müşahede altında kalması gerektiğini söylediler. (Ekrem'in Türkiye'de bir hastaneye sevk edilebilecek kadar iyileşmesi şubat sonunu buldu)

BUGÜN ENGELLESEK YARIN YİNE KARŞIMIZA ÇIKACAK

23 Ocak Pazartesi, gecenin moral bozukluğu ile güne başladık. Senatoya gitmek için önce büyükelçiliğimize geçtik. Büyükelçimiz Sn. Tahsin Burcuoğlu bize durumu kısaca özetledi. Yasa tasarısını veren iktidar partisi (UMP) milletvekili Valerie Boyer olduğundan, iktidar kanadı tasarıyı destekliyor. İşin kötüsü, muhalefetteki sosyalistler de seçim kampanyaları esnasında Ermeni asıllı Fransızlara, ki sayıları yaklaşık 500 bin civarında, bu yasa tasarısını destekleyecekleri sözünü vermişler. Böylece iktidar da ana muhalefet de tasarıyı desteklemeye başlamış.

İki büyükelçimizle, sefaretin bahçesinde

Büyükelçimiz tasarının büyük ihtimalle bugün senatodan geçeceğini söyledi. Bu durumda yapılabilecek en iyi ve doğru şey, yasa Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmadan en az 60 milletvekilinin imza toplayarak, tasarının anayasaya aykırı olduğu savıyla anayasa mahkemesine müracaat etmeleri. 

Bu belki de bizim için daha iyi, diye düşündüm. Çünkü bugün bunu engellesek bile, gelecek yıllarda bu problem yine karşımıza çıkacak. Ama eğer tasarı senatodan geçtikten sonra anayasa mahkemesi tarafından iptal edilirse, bir daha asla böyle bir tasarı Fransız Meclisi'ne gelemez.

TÜRKLER BİRLİK VE BERABERLİĞİN ÖNEMİNİ KAVRADI  

Sn. Burcuoğlu bu olayın Fransa'daki Türk toplumu üzerinde iki olumlu etkisi de olduğunu söyledi. Birincisi, Fransız vatandaşlığını alan Türkler, politikaya fazla ilgi duymaz, seçmen kütüğüne yazılmazlarmış. Şimdi oyun gücünü fark edince hepsi seçmen kartlarını almaya başlamış. İkincisi ise ilk defa değişik gruplara, farklı görüşteki derneklere mensup Türkler bir araya gelmiş, ortak hareket etmeye başlamış. Bildiğiniz gibi politik fikir ayrılıkları Avrupa'daki Türkler arasında çok derindir ve ne yazık ki Avrupalı Türkler kolay kolay beraber hareket edemez.

LOCADA SERT BAKIŞMALAR

OECD nezdindeki büyükelçimiz Sn. Ecvet Tezcan'ın da gelmesiyle heyetimiz tamamlandı ve küçük grubumuz Fransız Senatosu’na doğru yola çıktı. Senato, tarihi bir bina. Antika mobilyalar, yüksek boyalı tavanlar, 18. yüzyıl kıyafetli kavaslar... Özellikle belinde uzun bir kılıç taşıyan kavas, gurubumuzun ilgisini çekti. Girişte bir görevli önümüze düşerek bizi genel kurul salonunun üzerindeki localardan birine yerleştirdi. Burası büyükelçilerin misafirlerine ayrılan locaydı. Locanın sağ tarafında biz ve Fransa'daki Türk sivil toplum temsilcileri, sol tarafında ise Ermenistan Büyükelçisi’nin misafirleri vardı. Locada her iki grubun da birbirini sertçe süzmesi dışında herhangi bir olay yaşanmadı. Tam karşımızdaki loca ise diğer sivil toplum temsilcilerine ve misafirlere ayrılmıştı. O locada sadece Ermeni toplumunun temsilcileri vardı.
 
Senato'nun önünde

Devam edecek...