Akdeniz Odalar Birliği (ASCAME) olarak, Akdeniz
ülkeleri arasındaki işbirliğinin gelişmesi için, başkanlık yaptığım şu son dört
yıl boyunca birçok yeni proje geliştirdik. Bu projelerden en önemlileri
şüphesiz, Meditour ve Meditex. Meditour her iki senede bir, değişik bir Akdeniz
şehrinde düzenlenen Akdeniz Turizm Kongre ve Fuar'ı. Meditex ise aynı formatta
düzenlediğimiz Akdeniz Tekstil Kongre ve Fuar'ı. Geçen sene (2010 Eylül)
Meditour Malaga’da (İspanya) düzenlendi. Şimdi de Meditex Tanca’da (Fas)
gerçekleştirildi (2011 Ekim).
Tanca
Türkiye’den Tanca’ya ulaşmak pek kolay değil. Eğer
programınız müsait ise THY ile İstanbul - Kazablanka uçabilir (4 saat 40 dk.)
ardından da otomobille çift şeritli bir otobandan, gene yaklaşık dört saatte (320 km .) Tanca’ya
varabilirsiniz. Yok eğer doğrudan Tanca Havalimanı’na ineceğim derseniz,
aktarmalı uçmanız gerekiyor. Güncel uçak tarifeleriyle yine en az 11 saatlik
bir yolculuk demek bu.
İstanbul’dan yola çıkan ufak bir heyet ile, Meditex
için Kazablanka'ya indiğimizde, karşımızda bizi karşılamak için otomobiliyle ta
Tanca'dan gelen Hişam Bey’i bulduk. Hişam, Faslı bir müteahhit, 30’lu yaşlarda
ve Tanca Odası’nın yönetim kurulunda görev yapıyor. Yol boyunca uzun uzun
sohbet ettik. Hişam’ın iki kişilik güzel bir spor otomobili var. Tanca’ya kadar
yol dümdüz otoban olmasına ve benim ufak tefek tahriklerime rağmen saatte 120
km’yi hiç geçmedi. Sebebiyse, yol boyu radarın olması... Fas otobanlarının
büyük kısmını, belki de ‘otoban’ değil de ‘duble yol’ demek daha doğru bir
tarif olur, Türk inşaat firmaları yapmış. Kazablanka’dan Rabat’a giden yol
halen inşa halindeydi ve şantiyede gördüğüm kocaman MAKYOL levhası beni çok
mutlu etti.
Hişam'ın yolda bana ilk söylediği söz şu oldu:
- İstanbul'u ve Türkler’i çok seviyorum,
geleceğinizi duyunca mutlaka kendim karşılamak istedim.
Ayrı bir aracımız olmasına rağmen Hişam’ın sırf bizi
havaalanında karşılamak için 10 saat otomobil kullanmayı göze alması beni hem
çok sevindirdi hem de verdiğim bunca zahmetten dolayı üzdü. Neden bizleri
sevdiğini sorunca değişik bir cevap verdi:
- Türkler çalışkan insanlar, bu benim çok hoşuma
gidiyor. İstanbul'u da çok seviyorum çünkü hem Avrupai hem de İslami yaşam
tarzını yan yana bulabiliyorum.
Geçen gezilerimden kalma alışkanlıkla seyrettiği
Türk dizilerini soruyorum. “Polat Alemdar'ı tanıyorum” diyor. Televizyon
seyretmeye vakti olmadığından ‘Kurtlar Vadisi'nin tüm serisini DVD olarak
almış, boş kaldıkça izliyormuş. Politikacı - mafya ilişkileri ilgisini çekiyor
diziyi çok beğeniyormuş.
Hişam, tam bir Recep Tayyip Erdoğan hayranı.
Davos'taki çıkışı kastederek;
- Karakterli adam. Yahudilere bir tek o kafa
tutabildi. Hem Türkiye için de çok şey yaptı; diyor.
Hişam, Fenerbahçe’nin bu sezonki son maçını
İstanbul'da bir kafede, Fenerbahçe taraftarları ile beraber seyretmiş. O gün
bugün de iflah olmaz bir Fenerbahçeli:)
Kendisi Tanca yakınlarındaki Nador şehrinden Berberi
bir aileye mensup. Bildiğiniz gibi Berberiler Fas'ın asıl yerlileri. Araplar bu
topraklara daha sonra, İslamiyet ile beraber gelmiş. Fas Kraliyet Ailesi’de
(Alevit'ler) kökleri Orta Doğu’ya dayanan Arap bir aile. Ülkenin resmi dili
Arapça olmasına rağmen benim kırık dökük Arapçam, Faslılar’ın kendi aralarında
konuştuklarından bir kelime bile anlamama müsaade etmedi. Konuştukları Arapça
lehçesi yazılamıyor, Amazigh (Berberilerin kendi dilleri) ile karışmış bir
Arapça. Kuzey Fas'ı zamanında İspanyollar, güneyi de Fransızlar
sömürgeleştirmiş. O yüzden kuzey lehçesinde İspanyolca, güney lehçesinde de
Fransızca birçok kelime var.
KADDAFİ’NİN ÖLÜM ŞEKLİNDEN DEĞİL
AMA GİDİŞİNDEN MEMNUNLAR
Karşılaştığım Faslılar’ın çoğuna Libya ve Kaddafi'yi
sordum. Öldürülme şeklini onaylamamakla beraber, hepsi Kaddafi'nin gitmesinden
son derece memnun. Hatta Fas'ın en büyük düşmanının Kaddafi olduğunu iddia
edenler bile oldu. Bu düşmanlığın altında Batı Sahra ve Polisario meselesi
yatıyor. 1975 yılında İspanya, Batı Sahra’dan çekilirken zengin fosfat
madenleri bulunan bu bölgenin kuzeyini Fas, güneyini ise Moritanya’ya bıraktı.
Polisario gerillaları denilen yerel bir grubun her iki ülkeye karşı başlattığı
bağımsızlık mücadelesi neticesinde Moritanya haklarından Fas lehine feragat
etti. O günden bu yana Fas devleti ile Polisario gerillaları arasında silahlı
mücadele var. Polisario özellikle finansal açıdan Kaddafi rejimi tarafından
destekleniyordu. Hatta birçok gerillanın bu son rejim değişikliği esnasında
Kaddafi'ye bağlı güçlerle beraber savaştığı da söylendi. Polisario'nun asıl
büyük destekçisi ise tabii ki komşu Cezayir. Gerillanın lider kadrosunun
Cezayir'de yaşadığı, Cezayir'in her türlü desteği verdiği de biliniyor. Zaten o
yüzden Fas ile Cezayir arasında büyük gerginlik var; iki ülke arasındaki sınır
hala belirlenebilmiş değil.
Faslılar Kaddafi'yi sevmemekle beraber, Libya’da
olanları petrolün paylaşımı olarak görüyorlar; “Irak petrolü Amerika'ya, Libya
petrolü Fransa ve İngiltere'ye gitti” diyorlar. Petrolün ülkeye getirdiği
zenginliği halkı ile paylaşmadığı için Kaddafi'nin sonunun geldiğine
inanıyorlar.
Çarşamba akşamı Tanca Oda Başkanı Ömer Moro bizi şehrin
biraz dışında, Atlantik okyanusu kıyısında Le Mirage isimli bir otele yemeğe
götürdü. Burası, ülkenin en meşhur otellerinden biri. Daha önce Sarkozy,
Chirac, Merkel gibi birçok Batılı lideri ağırlamış. Güzel bir mimarisi ve
çarpıcı bir manzarası var. Otelin hemen yakınında Tanca’nın turistik iki doğal güzelliği
var; Herkül mağarası ve Spartel burnu.
Herkül mağarasının denize bakan çıkışı Afrika
kıtasını veya ağzı açık bağıran bir adamı andırıyor. Spartel burnu ise, Afrika
kıtasının en kuzey-batı noktası. Cebelitarık boğazının başladığı bu nokta,
Akdeniz ile Atlas okyanusunun kesişme noktası.
Sofrada Euratex'den Bay Marchi de vardı. Hem Avrupa
ekonomisinin yavaşlaması hem de sıcakların devam etmesi yüzünden sonbahar
serilerinin hala raflarda yer bulamaması sadece bizi değil, tüm Kuzey Afrika
tekstil ve hazır giyim sektörünü zorda bıraktı. Bay Marchi'ye Avrupa
tekstilinin yavaşlamasından bahsettim, şu cevabı aldım:
- Yavaşlamak mı? Hayır efendim, Avrupa'da tekstil
yavaşlamadı, Avrupa'da tekstil kondu! (uçağın inip piste konması ve durması
anlamında). Ayakta kalabilenler sadece Avrupa dışına ihracat yapanlar. Herkesin
zannettiğinin aksine Avrupa tekstil firmalarının ortalama çalışan sayısı 13. Bu
KOBİ'lerin böyle bir dalgaya dayanmalarına imkan yok.
Akdeniz'in kuzeyi için de, güneyi için de zor
zamanlar bunlar. Kuzey Akdeniz ülkeleri ekonomik, güney Akdeniz ülkeleri de
siyasi buhran ile uğraşıyorlar. Güney Akdeniz ülkeleri içinde Fas bu buhranı en
hafif hissedenlerin başında yer alıyor. Bunda şüphesiz sıkıntıyı erken fark
edip hem politik hem de ekonomik önlemler alan Fas Kralı VI. Muhammed’in önemli
payı var. Ülkede nerede ise her pazar gösteri olmasına rağmen diğer Kuzey
Afrika ülkelerindeki şiddet burada yok.
Devam edecek.....
Gezi resimleri için; http://facebook.com/myalcintas.sayfa
Elinize sağlık güzel bir anlatım olmuş.Ceyhun Kartal
YanıtlaSil