12 Mayıs 2012 Cumartesi

Sayın Cumhurbaşkanı ile Hollanda, İlklerin Seyahati





Sayın Cumhurbaşkanımız ile yaptığım Hollanda seyahati benim için pek çok ilki de barındırdı. İTO'da çalışırken sekreterimin bağladığı telefon bu ilklerin birincisiydi.

Telefonun diğer ucundaki kişi neşeli bir ses tonuyla sordu; "Murat’çığım senin frakın var değil mi?"


İlk kravatını 12 Eylül darbesinin liselere getirdiği kılık kıyafet düzenlemeleri sebebiyle takmış, üniversiteden mezun olana kadar da takım elbise giymemek için akraba düğünlerinde bile kapıya en yakın masaya oturmuş olan ben, bir an için ne cevap vermem gerektiğini bilemedim. Telefonun diğer ucundaki ses, duraksamamdan durumu anlamış olacak ki,  sözlerine şöyle devam etti; "Hollanda'da Kraliçe Beatrix’in yemeğine katılmamız gerekebilir, fraksız gelemezsin, mutlaka bir tane bul kendine."
 
FRAK NEREDEN ALINIR?

Telefonu kapattıktan sonra ne yapacağımı düşündüm. Aklıma birkaç ay evvel gazetede okuduğum bir yazı geldi. Yazıda gene böyle resmi bir davete katılan gazeteciler fark giymek zorunda kaldıklarını ve kiraladıklarını anlatıyorlardı. Hemen çok sevdiğim bir dostumu aradım ve nereden frak kiralayabileceğimi sordum. Bana, Harbiye'de İskender Kordonciyan’ın bu işi yaptığını söyledi ve telefonunu verdi. Sekreterim aradığında aldığı cevap doğru yolda olduğumuzun işaretiydi: "Başkan da mı Hollanda heyetinde?" Anladığım kadarı ile Kraliçe'nin yemeğine katılacak herkes İskender Bey’in dükkanının yolunu tutmuş.

Ertesi gün İskender Bey’in dükkanına gittiğimde nesilden nesile geçen bir terzi atölyesi ile karşılaştım. Büyükbaba, Atatürk'e frak dikmiş, İskender Bey pek çok politikacı, işadamı ve sanatçıya smokin, frak ve takım elbise hazırlamış. İskender Bey’in oğlu Levon Bey de işletmenin ününü yurtdışına taşımak için Amerikan Devlet Başkanı’ndan Hollywood yıldızlarına kadar pek çok ünlüye smokin dikip hediye olarak göndermiş. Bu gayretlerinin mükafatını da ‘İhracat Başarı Ödülü’ alarak görmüş. Ama bence atölyenin temel direği İskender Bey’in eşi Şuşan Hanım. Tatlı diliyle hem müşterileri karşılıyor hem de onlara giyim danışmanlığı yapıyor. Bu sevimli aileyle tanıştığıma çok sevindim ve onlarla klasik giyim dünyasına, smokinden fraka, oradan da Tanzimat döneminde kullanılmaya başlanan ve sonra Meşrutiyet döneminde memurlar için resmi giysi kabul edilen hatta ‘İstanbulin’ adını alan redingota kadar güzel bir yolculuk yaptım.
 

İskender Kordonciyan ile

SABİHA GÖKÇEN’İ TERCİH EDİYORUM

16 Nisan Pazartesi sabahı önce İstanbul'dan Ankara'ya Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan uçtum. Avrupa yakasında oturmama ve İTO'nun da Avrupa yakasında olmasına rağmen artık mümkün olduğu kadar Atatürk Havalimanını kullanmamaya çalışıyorum. Çünkü yoğunluk sebebiyle,  özellikle de yurtiçi uçuşlarında Atatürk Havaalanı’ndan rötarsız seyahat etme imkanı kalmadı. Sabiha Gökçen hem daha sakin hem de neredeyse gecikmesiz hizmet veriyor.

Uçakta karşılaştığım Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım'a hafif bir şikayet üslubuyla durumu aktardım. O da her zamanki kendine has sakinliğine gülümseyerek cevap verdi: "Başkan, birkaç seneye kadar burası da artan trafik sebebiyle rötar vermeye başlayacak." Ağzımdan gayri ihtiyari "Aman, Allah geçinden versin" cümlesi döküldü. Sonra da "Artık mecburen trenle gidip geliriz" diye ekledim. Sayın Bakan da hiç bozmadan, "Evet" dedi, "O zamana kadar hızlı tren de devreye girer vatandaş rahat rahat gidip gelir."
 
CUMHURBAŞKANLIĞI KORUMA EKİBİ İŞBAŞINDA

Ankara Cumhurbaşkanlığı VIP salonunda tatlı bir heyecan vardı. Sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik eden heyet, iki bakan (Sayın Bağış ve Sayın Eker), milletvekilleri, cumhurbaşkanlığı ve bakanlık görevlileri, akademisyenler, sanatçılar, basın mensupları ve işadamlarından oluşuyordu. Böylece bizler 202 kişi olarak THY’nin en yeni A 320’lerinden 289 kişilik Kapadokya uçağını neredeyse doldurduk.

VIP salonunda bir ilk daha yaşadım ve Cumhurbaşkanlığı koruma ekibinin profesyonelliğini çok takdir ettim. Bu gibi gezilerde en önemli sıkıntılardan biri, güvenlik açısından, kimin uçağa ne zaman bindiğinin kontrolüdür. Bu yüzden korumalar uçağın kapısında bekler, size isminizi sorar, ellerindeki listeye karşılaştırır, bazen kimliğinizi de göstermenizi ister ve ancak ondan sonra sizin uçağa binmenize izin verirler. Bu sıkı güvenlik önlemleri, bizimki gibi büyük heyetlerde uçağın kapısında uzun kuyruk oluşacağı anlamına gelir.
 
GÜVENLİK KONTROLÜ IPAD İLE YAPILDI

Bu kez çok farklı oldu. VIP salonunda dağıtılan ve boyuna asılan kimliklerin içinde RFD, uçağın kapısında bekleyen görevlilerin elinde de iPad ve ona bağlı RFD okuyucu vardı. Siz daha uçağın kapısına yaklaşırken isminiz, fotoğrafınız ve kimlik bilgileriniz iPad’de çıkıyor; görevli, resminizle yüzünüzü karşılaştırıyor ve elindeki bilgisayara uçağa girdiğinizi işaretliyor. Böylece heyet sorunsuz ve süratli bir şekilde uçağa alındı.
 
3.5 saatlik Amsterdam uçuşumuz çok rahat geçti. Sayın Cumhurbaşkanı adeti olduğu üzere tüm uçağı gezdi, herkesle tek tek el sıkıştı. Fotoğraf makinemle bu anı ölümsüzleştirmeyi de ihmal etmedim. Yolculuğun sonuna doğru Sayın Cumhurbaşkanı uçakta bir de mini basın toplantısı yaptı.


Sn Parseker, Sn Hisarcıklıoğlu, Sn Akın ve Sn Cumhurbaşkanımız ile

Yanımdaki koltukta 2002 Dünya Güzeli Azra Akın hanımefendi oturuyordu. Azra Hanım Hollanda’da doğup büyüdüğü için sembol isim olarak Cumhurbaşkanlığı tarafından ekibe dahil edilmiş. Kendisini tanımaktan çok mutlu oldum.

Hollanda semalarına girdiğimizde, Hollandalılar güzel bir jest yaptı ve iki savaş uçağı Amsterdam Havaalanı’na inene kadar bizlere eşlik etti. Savaş uçaklarının uçağımıza yaklaşması ve zaman zaman kanatlarını sallayarak bizleri selamlaması heyetimizin hayli ilgisini çekti.
 

Hollanda Hava Kuvvetleri

AYAĞIMIZIN TOZUYLA BRÜKSEL’E GEÇTİK

Amsterdam'a indiğimizde, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte heyetten ayrılıp aceleye Brüksel'e doğru yola çıktık. TOBB Brüksel temsilcisi Bülent Bilgiç rahatsızlanmıştı. Biz de kendisine geçmiş olsun ziyaretine gittik. Rifat Bey ile son yurtdışı seyahatimizde Paris'te Ekrem Kerem Oktay hastalanmıştı, Bülent Bey de Brüksel'den ona destek olmak için Paris’e gelmişti. Şimdi de biz Bülent Bey’i ziyarete gidiyoruz.

Sn Bilgiç ve Sn Hisarcıklıoğlu ile Brüksel'de


Amsterdam - Brüksel arası araçla yaklaşık üç saat. Otobandan rahat bir yolculuk yaptık. Bülent Bey’i de güler yüzü, neşeli ve moralli görmek bizi çok rahatlattı. Ziyaretimizin ardından birkaç saat sonra tekrar karayolu ile Amsterdam'a döndük.


Devam edecek.....

Diğer fotoğraflar için  http://www.facebook.com/myalcintas.sayfa 






1 yorum:

  1. Başkanım tebrikler bu ne ne güzel bir yazım dilidir böyle. İnsan kendisini sürükleyici bir romanı okuyormuş gibi hissediyor. Anlatım diliniz harika. Siz yakında bir seyehat romanı yazarsınız.

    YanıtlaSil