20 Mayıs 2012 Pazar

Transatlantikte Toplantı, Enstitüde Konser


18 Nisan Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı heyeti ile beraber idari başkent Lahey'e geçtik. Hollanda Parlamentosu’nda Başbakan Mark Rutte, Sayın Abdullah Gül onuruna bir yemek verecek. Parlamento binası 13’üncü yüzyıldan kalmış ve Hollanda kontlarının toplanma mekânıymış.

Parlamento bahçesinde

Parlamento'nun girişinde ziyaretimizin şerefine Türk ve Hollanda bayrakları asılmıştı. Kapıda bekleyen askerler artık alıştığımız gibi geleneksel üniforma giymişti. Yemekten evvel kokteyl için bizi genişçe bir salona aldılar. Elişi halıların duvarlardan sarktığı, duvarlarda ve tavanda büyük yağlıboya resimlerin bulunduğu, heykeller ve avizelerle süslü, pek ihtişamlı bir salondu burası. Dayanamayıp Hollandalı ev sahiplerimizden birine salonu sordum, gülümseyerek cevaplandırdı; "Burası Bakanlar Kurulu toplantı salonu, tabii siz geleceksiniz diye masaları ve sandalyeleri kaldırdık. Tam da sizin şu anda durduğunuz yerde Başbakanımızın koltuğu vardı."
 
Bakanlar Kurulu Salonu

Daha sonra hep beraber yemeğin yeneceği Şövalye Salonu'na geçtik. Burası yılda bir Kraliçe'nin parlamentoya hitap ettiği salonmuş. Kenarda Hollanda Kraliyet Tahtı ihtişamlı bir şekilde duruyordu. Duvarlarda Hollanda'nın 12 eyaletini temsil eden amblemler asılıydı. Yemekte Kraliçe, Hollanda Başbakanı ve Bakanlar Kurulu üyeleri vardı. Başbakan, lalenin Türklerden Hollandalılara gelen bir hediye olduğunu anlatan güzel bir konuşma yaptı ve Cumhurbaşkanımıza Türkiye - Hollanda ilişkilerinin 400’üncü yılı anısına özel olarak bastırılan bir madeni para hediye etti.

Taht Salonu

ERDOĞAN’IN TAKDİR TOPLAYAN TAKTİĞİ

Yemekte yanımda Lahey Belediye Başkanı Jozias Van Aartsen oturuyordu. Van Aartsen şimdiki Başbakandan evvel parti liderliği de yapmış, birçok bakanlık görevlerinde bulunmuş çok etkili bir politikacı. Kendisi ile Avrupa'daki ırkçılık akımlarından, Türkiye - Avrupa ilişkilerine kadar birçok konuda sohbet ettik. Bana kendisi Dışişleri Bakanı iken, Sayın Erdoğan ile karşılaşmasını anlattı;

"Toplantı başladı, sizin Başbakanınız (Erdoğan'ı kastediyor) ellerini masaya koydu ve bana sordu, ‘Sizin ülke geçen sene ne kadar büyüdü?’ Ben cevap verdim; ‘Ortalama  yüzde 4 gibi’. Güldü ve ‘Biz yüzde 9 büyüdük. Haydi şimdi konuşalım’ dedi.  Beni çok hazırlıksız yakalamıştı. Müzakereye onun karşısında bir puan geriden başladık. Daha sonra aynısını başka Avrupalı bakanlara da yaptığını öğrendim. Erdoğan, büyük siyasetçi…"

Sn Palandöken muhafızlarla

EN BÜYÜK HASTALIĞIMIZ BÖLÜNME  

Yemekten sonra Rıfat Bey’le beraber Cumhurbaşkanlığı heyetinden ayrıldık ve Dünya Türk İş Konseyi Avrupa Bölge Toplantısına katılmak üzere Rotterdam şehrine gittik. Avrupa'daki Türk işadamlarının büyük kısmı bu toplantıya gelmişti. Büyük kısmı diyorum çünkü bizlerin en büyük hastalığı olan bölünme burada da kendisini göstermiş. Tam aynı gün aynı saat, bir Türk Sivil Toplum Kuruluşu kendisine bağlı işadamı derneklerini Amsterdam'da toplantıya çağırmış!

Dünya Türk İş Konseyi, TOBB çatısı altında, Türkiye dışındaki tüm Türk işadamlarını aynı çatı altında birleştirmeyi hedefleyen bir oluşum. Avrupa bölge toplantısı için çok ilginç bir mekân seçmişler; SS Rotterdam transatlantiği. Bu dev gemi, o denizciliğin altın çağında, aynı meşhur Titanic gibi, Avrupa ile Amerika arasında yolcu taşıyormuş. Şimdi limana bağlı bir şekilde otel olarak hizmet veriyor. Koridorlarında hâlâ o eski günlerin ihtişamını görmek mümkün.
 
SS Rotterdam Transatlantiği

Toplantı geniş katılımla, çok başarılı geçti. Sayın Egemen Bağış katılımcıları heyecanlandıran duygusal bir konuşma yaptı.  Konuşmalar bitince, işadamlarımızla sohbet ettim ve şu gerçeği bir defa daha fark ettim; Gurbetteki Türkler, Türkiye'de yaşayan bizlere nazaran birçok konuda daha hassaslar ve anavatanlarına çok derin duygularla bağlılar. İkinci ve üçüncü nesildeki en büyük tehlike de, bu insanların kendilerini zaman zaman hem Avrupa'da hem Türkiye'de dışlanmış hissetmeleri. Yurtdışında yaşayan Türkler, Türkiye'nin en büyük zenginliklerinden biridir ama aynı zamanda da ne yazık ki en ihmal edilmiş meselesi, en çok ziyan edilmiş değeridir.

Avrupa Bölge Toplantısı

 EV SAHİBİ OLUNCA BİLDİK LEZZETLERİ TADABİLDİK

Toplantıdan sonra, Kraliyet Tropikal Enstitüsü'ndeki Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası konserine yetişmek üzere Amsterdam'a doğru yola çıktık. Bu Enstitü,  tropikal bölgeler üzerine araştırmalar yapmak amacıyla kurulmuş, müze işlevi de olan bir kurum. Tüm diğer kraliyet kurumları gibi, mimarisi ve klasik dekorasyonu ile beğenimizi topladı. Kraliçe başta olmak üzere gene tüm Kraliyet ailesi, Sayın Cumhurbaşkanımıza bu programda da eşlik etti. Önce bir kokteyl hemen arkasından da konser. Bu kez ev sahibi bizler olduğumuzdan ikramı da Türk aşçılar hazırlamıştı. Başta ben olmak üzere tüm heyetimiz özlediğimiz lezzetleri doya doya tattık.
 
Kraliyet Tropikal Enstitüsünde dostlarla

FARKLI BİR PROGRAM BİZİ DAHA İYİ YANSITABİLİRDİ

Konser Hollanda ve Türk Milli Marşları’nın orkestra tarafından çalınması ile başladı. Akabinde Hollanda doğumlu Azra Akın hanımefendi ve Türkiye'de yaşayan televizyon programcısı Hollandalı Wilco Van Herpen, Türkçe ve Flemenkçe takdimler yaptılar. Daha sonra konser başladı. Seslendirilen parçalar Andriessen'den çeşitlemeler, Piazzolla'dan melodi ve Ulvi Cemal Erkin'den Sinfonietta oldu. Konser güzel olmakla beraber, heyetin büyük çoğunluğunun görüşü Türkiye'den daha fazla esintiler taşıyan bir programın bizleri daha iyi anlatabileceği şeklindeydi.  Batı müziği yerine Türk müziği veya yaylı çalgılarla Türk eserlerinin seslendirilmesi bizim kültürümüzü daha iyi temsil eder ve tanıtırdı.


Konserden bir görüntü

Konser sonrasında gene bir resepsiyon oldu ve sanatçılar hem konuklarla hem de ev sahiplerimizle bir araya gelme imkanı buldu. Bu yorucu ama verimli günün ardından otel odama dönebildiğimde vakit gece yarısını çoktan geçmişti.
 

Devam edecek...
Diğer fotoğraflar için http://www.facebook.com/myalcintas.sayfa

1 yorum: