Kanada’nın
Quebec şehrinde 2 – 4 Temmuz 2012 tarihlerinde düzenlenen ‘Uluslararası Ekonomik
Fransızca Konuşan Topluluklar’ konferansına konuşmacı olarak katılmak üzere İTO’dan
küçük bir heyetle birlikte yoldayım. THY, doğrudan Toronto seferlerine
başladığından beri bu ülkeye ulaşmak çok kolay. Hakikaten, Türkiye’nin bir
ülkeyle yakınlaşmasının ilk şartı, o ülkeye doğrudan uçuş olması.
Kanada,
eyaletlere bölünmüş bir ülke. Quebec şehrinin bulunduğu Quebec eyaleti ağırlıklı
olarak Fransızca konuşuyor; diğer eyaletlerse İngilizce. Bu yüzden Quebecliler
kendilerini biraz ayrı görüyorlar. Bu dil ve kültür farkı da zamanında Quebec
bölgesinin Fransız, Kanada’nın geri kalanının ise İngiliz sömürgesi olmasından
kaynaklanıyor. Dünya tatlı su rezervlerinin yaklaşık yüzde 85’ini barındıran,
Rusya ve Çin’den sonra dünyanın en geniş ülkesi olan Kanada’ya bu ilk
seyahatim. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna (Ottawa – Vancouver) uçakla altı
saatte gidebilirsiniz. İstanbul – Londra uçuşu ise üç saat!
Uçaktan Kuzey Kanada
FRANSIZCA KONUŞMAYAN ÜLKEDEN GELEN TEK DAVETLİYİM
Fransızlar,
Paris Ticaret ve Sanayi Odası’nın öncülüğünde, Fransızca konuşulan ülkeler
arasındaki ekonomik bağı güçlendirebilmek için Quebec Ticaret ve Sanayi
Odası’nın ev sahipliğinde bu konferansı düzenlemiş. Açılışını Kanada Başbakanı’nın
yaptığı konferansa Fransızca konuşan ülkelerden 1000’in üzerinde ekonomik aktör
katıldı. Ben de İstanbul Ticaret Odası Başkanı sıfatımla, Paris Ticaret Odası’nın
daveti üzerine konuşmacı olarak bulundum. Fransızca konuşulmayan bir ülkeden
gelen tek konuşmacıydım. Açılış oturumunda benden Akdeniz Sanayi ve Ticaret
Odaları Birliği başkanlığım döneminde edindiğim, ülkelerin ekonomik
entegrasyonu hakkındaki tecrübelerimi paylaşmamı istediler. Ayrıca; ‘İşadamlarının
Serbest Dolaşımı’ başlıklı oturumda da ‘vize engeli’ hakkında konuşmamı rica
ettiler. Bundan iki sene evvel, Marsilya’daki ‘Akdeniz – Avrupa Birliği
Ekonomik İşbirliği’ toplantısında vize konusunda eleştirel ama bir o kadar da
beğeni toplayan bir konuşma yapmıştım. Meseleyi ve çözüm önerilerimi aynı
perspektiften bu toplantıda tekrar gündeme getirmem özellikle istendi.
Konferansta...
BUNU BİZ NEDEN YAPMIYORUZ
Bu
konferans bana, “Biz niye aynı şeyi Türkçe konuşan ülkeler için yapmıyoruz”
sorusunu sordurttu. Evet, Türk Cumhuriyetlerinde konuşulan Türkçe belki bizim
kolayca anlayabileceğimiz İstanbul Türkçesi değil ama yine de, ortak dil, ortak
kültür, ortak tarih konseptleri çerçevesinde TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği) olarak, bir ‘Türkçe Konuşan Ülkeler Ekonomik İşbirliği Konferansı’
düzenleyerek, bu ülkeler arasındaki yatırım ve ticareti artırabiliriz. Bu
konuda en kısa zamanda bir çalışma yapmaya karar verdim.
HUZUR VEREN ŞİRİN KENT
İstanbul
– Toronto uçuşunun ardından, Toronto – Quebec iç hat uçuşunu, pervaneli ama
konforlu Bombardier bir uçakla yaptık. Kanada çok geniş ve göllerle, nehirlerle
kaplı olduğundan, hava ulaşımı son derece gelişmiş. Gördüğüm şehirlerin hepsi
yemyeşil ve bakımlı. Toronto şehri Ontario gölünün kıyısında güzel bir yerleşim
merkezi. Şehir merkezinde yüksek gökdelenler ve modern binalar var. Kentin geri
kalanı ise geniş bir alana yayılmış, ağaçlar arasında kaybolmuş birkaç katlı
evlerden oluşuyor.
Ontario gölü kıyısında Toronto şehri
Quebec
ise daha kuzeyde, ormanların arasında, St. Lawrence nehrinin kıyısına kurulmuş
şirin bir kent. Tepenin hemen eteğindeki kentin şehir merkezi, otele
dönüştürülmüş şatosu, az katlı 19’uncu yüzyıl mimarisi, bakımlı binaları ve
sokaklarıyla insana huzur veriyor. Quebecliler dost canlısı, saygılı ve
gülümseyen insanlar.
Quebec şehri
PROTESTODA BEN DE VARIM
Pazartesi
sabahı, otelden çıkıp, konferansın yapılacağı bitişik binaya yürürken değişik
bir manzara ile karşılaştım. Konferans merkezinin önünde yaşlısı - genci
toplanmış bir grup Quebecli, Kanada hükümetini protesto ediyor. Ellerinde
Quebec eyalet bayrakları, konuşmalar yapıp slogan atıyorlar. Birkaç polis de
ellerini arkalarında kavuşturmuş, kayıtsız bakışlarla protestocuları izliyor.
Zaten Fransız ağırlıklı Quebec hep İngiliz ağırlıklı Kanada’dan ayrı baş
çekmiştir. Hatta 1995 yılında, ‘Kanada’dan ayrılalım mı ayrılmayalım mı’
referandumu yaptılar ve yüzde 50.58 ‘Hayır’ oyu ile ayrılmamaya karar verdiler.
Sanırım bazı Kanadalılar İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in Kanada Devlet Başkanı
sayılmasına pek tahammül edemiyorlar.
Protestocular arasında :)
Hiç de alışık olmadığım böylesi barışçı ve neşeli
bir protesto gösterisi görünce, dayanamadım ve bir bayrak da ben elime alıp
protestocuların arasına karıştım.
Toplantı
esnasında bu ayrımın aslında ne kadar insanların içine işlediğini bir defa daha
gördüm. Kanada Başbakanı tüm konuşmasını Fransızca yaptı. Yalnızca,
konuşmasının bir yerinde, o da ülkenin bütünlüğüne, birlik ve beraberliğine
vurgu yaptığı sırada, İngilizce bir cümle söyledi. Adamcağız daha cümlesini
yeni bitirmişti ki, orta sıralardan bir dinleyici ayağı fırlayıp Fransızca
bağırarak Başbakanı protesto etmeye başladı. Tabii korumalar adamı anında yaka
paça dışarı attılar.
VİZENİN TİCARETE VURDUĞU DARBE
Benim
açılış oturumundaki ‘Ekonomik entegrasyon’ konulu konuşmam büyük ilgiyle
karşılandı. Fakat işin asıl eğlenceli kısmı ‘İşadamlarının Serbest Dolaşımı’
konulu oturumda ortaya çıktı. Bu oturumda tüm konuşmamı vize meselesine
ayırdım, örnek olarak da Türkiye’den, Türk işadamlarına uygulanan Schengen
vizesinin zorluklarından ve bu yüzden Türk işadamlarının vize uygulamayan
Afrika ülkelerinin pazarlarında nasıl daha aktif hale geldiğinden rakamlar
vererek bahsettim. Konuşmamı da, “Avrupa Birliği Türk işadamlarına vize zorluğu
getirerek, Türkiye – Avrupa ekonomik ilişkilerinin azalmasına ve Türkiye –
Afrika ekonomik ilişkilerinin artmasına sebep olmuştur” diyerek bitirdim.
Konuşmamı yaparken
Sözlerim Fransa, Kanada, Belçika gibi Fransızca
konuşan Batılı ülkelere vizesiz gidemeyen Afrikalı işadamlarından muazzam bir
alkış aldı. Soru cevap kısmında birçoğu söz alıp beni doğruladı; kendi
ülkelerinde özellikle son yıllarda Türk işadamlarının nasıl daha aktif hale
geldiğini anlattılar. Birkaç tanesi de çıkıp açıkça, “Buraya Fransızca konuşan
bizlerin aramızdaki ilişkiyi nasıl artıracağımızı konuşmaya geldik ama Fransa
ve Kanada bize vize vermekte zorluk çıkartmaya devam ettiği sürece bizim
tercihimiz Türkiye olacaktır” dedi.
DOĞA HARİKASI NİAGARA ŞELALESİ
Konferans
sonrasındaki kokteyl ve yemekte pek çok yeni dostluk tesis etme imkanı buldum.
Daha sonra da Türkiye’ye dönmek üzere Toronto şehrine uçtuk. Toronto’daki Türk
Hava Yolları temsilcileri, yakın dostlarım Hilmi ve Mehmet Beyler, dönüş uçağı
akşam geç saat olduğundan bizi Toronto’da misafir ettiler. Bu sayede her biri
birer doğa harikası olan Niagara Şelalelerini ve Bin Göller Bölgesini görme
imkanım oldu.
Büyük Niagara Şelalesi
Niagara
Şelaleleri Erie gölünün, Ontario gölüne boşalması sonucu ortaya çıkan iki büyük
ve bir küçük üç şelaleden oluşuyor. Niagara’nın kuzey tarafı Kanada, güney
tarafı Amerika Birleşik Devletleri. Toronto şehrinden arabayla bir buçuk
saatlik mesafede. Şelalenin çevresi çok güzel düzenlenmiş; oteller, seyir
terasları, mağazalar ile tam bir turistik merkez oluşturulmuş.
ALKOL SATIŞI DEVLET KONTROLÜNDE
Kanada son derece modern, gelişmiş, zengin ama bir o
kadar da muhafazakâr bir ülke. Örneğin Ontario eyaletinde alkol sadece LCBO
(Liquor Control Board of Ontario) adlı bir devlet kuruluşu tarafından
satılıyor. Alkollü içki satın almak istiyorsanız LCBO dükkanlarından, yaşınızın
18’den küçük olmadığını ispat etmelisiniz. Bar ve restoranlarda alkol
tüketebilirsiniz ama mekânın dışına alkollü içkiyle çıkamazsınız. Trafikte hız
sınırını 50 km
aşarsanız veya yarışırsanız 2 bin dolar ile 10 bin dolar arası bir ceza ve altı
aya kadar hapisle cezalandırılıyorsunuz. Ekonomisi liberal olmasına rağmen bazı
konularda son derece sosyal yaklaşımları var. Örneğin, devlet tüm
vatandaşlarına bedava sağlık hizmeti sunuyor. 2005’te Kanada hükümetinin sağlık
harcaması 142 milyar dolar, yani kişi başına 4 bin 411 dolar.
33
milyonluk ülke ağırlıklı olarak İngiliz, Fransız, İrlandalı ve İskoç göçmenler
tarafından kurulmuş. Olimpiyatlarda belki fark etmişsinizdir, yaklaşık yüzde 4’lük
bir nüfus da Çin göçmeni. Çoğunluğu Ontario bölgesinde olmak üzere Türk nüfusu
60 bin civarında tahmin ediliyor. Pek çok Türk öğrenci Kanada’da eğitim
görüyor. Orman ürünleri ve petrol gibi Doğal kaynaklar açısından dünyanın 10’uncu
büyük ekonomisine sahip ülke, çok zengin. Ayrıca Kanada’nın gelişmiş bir
otomotiv ve havacılık endüstrisi var. Kişi başına düşen milli gelirleri
yaklaşık Türkiye’nin dört katı (40 bin dolar).
Toronto şehir merkezi
TRAFİĞİ ÇÖZMENİN BASİT YOLU
Kanada’da
ilk defa gördüğüm iki basit teknoloji benim çok hoşuma gitti. Birincisi Toronto
Havalimanı’ndaki değişken hızlı yürüyen bant. Binerken ve inerken bant çok
yavaş. Daha sonra hızlanıyor ve hem güvenli hem de çabuk bir yolculuk sağlıyor.
Böylece, yürüyen banda binmekte zorlanan yaşlılar ve çocuklar için bir kolaylık
sağlanırken süratten de fedakârlık edilmemiş. İkinci teknoloji ise paralı
otobandaki ödeme mekanizması. Ontario eyaletindeki bu özel işletilen yol
dünyanın ilk elektronik ödemeli otobanı. Yolda ödeme noktaları yok. Ya arabanıza
bir verici koyuyorlar ve yoldaki antenler varlığınızı algılıyor ya da otobanın
giriş ve çıkışındaki kameralar araçların plakalarını okuyor. Aylık fatura da otomatik
olarak ev adresinize yollanıyor. Böylece yolda hiçbir yavaşlama, tıkanıklık,
vs. olmuyor. ABD plakalı araçları da bu sayede ücretlendirebiliyor ve
faturaları ABD’deki adrese gönderebiliyorlarmış!
KIZILDERİLİ REHBERİMİZ VE PİDECİ MUSTAFA
Göl kıyısındaki evlerden biri
Mehmet ve
Hilmi’nin bizleri götürdükleri diğer bir doğal güzellik noktası da, Toronto
şehrinin biraz kuzeyindeki Bin Göller denilen sayfiye mıntıkası oldu. Georgian
Bay (Georgian Körfezi) kıyısında şirin bir kasabacık olan Honey Harbour (Bal
Limanı) adına yaraşır güzellikte bir yer. Körfeze dağılmış, su yolları ile
birbirinden ayrılmış irili ufaklı binlerce adaya yazlık evler inşa etmişler.
Evlere ulaşım ancak civardaki kasabalardan deniz motorları veya küçük deniz
uçakları ile sağlanıyor. Kafa dinlemek ve doğayla baş başa kalmak için son
derece ideal bir yer. Bu yolculukta bize Kanada’ya yerleşmiş başka bir Türk
olan Adnan da iştirak etti. Adnan’ın bulduğu Kızılderili rehber ufak motoruyla
bize adalar arasında unutulmaz bir yolculuk yaptırttı. Dönüş uçağına yetişmeden
son uğradığımız yer de, elbette Türk pidecisi Mustafa oldu…
Kanada,
işim nedeniyle ziyaret ettiğim ve az vakitte de olsa gezmeye gayret gösterdiğim
ülkeler arasında en beğendiklerimden biri oldu. Bereketli toprakları, bol doğal
kaynakları, zengin nüfusu ve sanayileşmiş ekonomisi ile bu ülke yeni atılımlar
yapmak isteyen işadamlarımıza birçok fırsat sunuyor. Öte yandan, doğayı seven
ve biraz da sıra dışı bir tatil yapmak isteyen gezgin ruhlara tavsiyem,
Kanada’yı mutlaka listelerinin en başına yazmaları.
Quebec belediye başkanlığı binası
Bitti...