16 Temmuz 2012 Pazartesi

Şırnak'ta okul açtık, şehit erimizi andık


İstanbul Ticaret Odası olarak son üç yılda Anadolu’da şehitlerimiz adına yaptırdığımız okullardan birini de Şırnak’ın Kumçatı ilçesinden bir şehidimiz adına inşa ettik; Şehit Er Burhan Yalçın İlköğretim Okulu.

Okulun açılış töreni için Şırnak valisi Sayın Vahdettin Özkan ve Şırnak Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Sayın Osman Geliş’in davetlisi olarak kalabalık bir işadamı heyetiyle 27 Nisan 2012 tarihinde Şırnak’a gittik.

Bizim gibi zamanla yarışan insanlar için günübirlik Şırnak ziyareti ancak Diyarbakır üzerinden yapılabilir. Sabah İstanbul’dan ilk uçakla Diyarbakır’a gideceksiniz. Akabinde araçla Mardin – Nusaybin – Cizre yolunu takip ederek Şırnak’a varacaksınız. İşinizi bitirdikten sonra da aynı yol üzerinden Diyarbakır’a dönüp en son İstanbul uçağını yakalayacaksınız…

Diyarbakır – Şırnak yolu dümdüz, güzel bir yol. Yaklaşık 280 km.


Güneydoğu Anadolu

HOYRAT YAPILANMANIN ADI TOKİ

Yola çıktıktan sonra ilk molayı Mardin’de verdik. Tepenin yamacına dizilmiş avlulu taş evleri, dolambaçlı dar sokakları ve tarihi yapılarıyla Mardin şehri mimari açıdan gerçek bir sanat eseri. Özellikle son yıllardaki restorasyon çalışmaları Mardin’in güzelliklerini daha da öne çıkarmış. Ama ne yazık ki, diğer birçok Anadolu kentinde olduğu gibi Mardin ve Şırnak’ta da, TOKİ’nin hoyrat yapılanmasını gözlemledim. Şehrin mimarisine uygun, tarihi silüeti zedelemeyecek az katlı yapılar inşa etmek yerine TOKİ aynı standart kübik apartmanlarını büyük bir umursamazlıkla Mardin’e de dikmiş.

Tek teselli bulduğum nokta bu binaların eski şehirden uzağa, yeni inşa edilen mahallelerde yapılmış olması.


Mardin

MAYINLI HATTA ORGANİK TARIM

Nusaybin yolu ise Suriye sınırına paralel gidiyor. Tren yolu boyunca giden asfaltın hemen öte yanı Suriye toprakları. Suriye ile aramızda, her iki tarafı da dikenli tel ile çevrilmiş, kilometrelerce uzunluğunda mayınlı bir kuşak var. Uzun yıllar boyunca hiç işlenmediği için bu hat aslında organik tarım için biçilmiş kaftan. Yalnız buradaki en önemli mesele, bu mayınların kimler tarafından ve nasıl temizleneceği. Korkarım, Suriye ile yaşadığımız gerginlik bu projenin hayata geçmesini bir müddet daha erteleyecek.


Sn Kalsın ve Sn Erkesim ile Suriye sınırında

Nusaybin’den sonraki en önemli yerleşim birimi Cizre. Bu ilçemiz Habur sınır kapısına yakınlığından dolayı kamyonların uğrak yeri olmuş. Cizre’nin diğer bir zenginliği de, Güneydoğu kültüründe çok önemli bir yeri olan Mem u Zin’in mezarlarını barındırması. Mem u Zin, benzerlerini Anadolu’nun pek çok köşesinde duyabileceğiniz son derece acıklı bir aşk hikayesi. Bu destan 17. yüzyılda Kurmançi lehçesi ile Ahmed Hani tarafından kağıda dökülerek günümüze kadar taşınmış. Birbirlerine aşık olan ama kavuşamayan Mem ve Zin adlı iki gencin hikayesini anlatıyor.

Cizre Kalesi ve Ulu Cami de kentin tarihi örgüsüne güç katan diğer önemli eserler.

Nusaybin’den gelip Cizre’ye girdikten sonra şehir içindeki kavşaktan sola dönüyorsunuz ve yol kıvrılarak Şırnak’a doğru tırmanmaya başlıyor. Cizre’nin hemen çıkışındaki ‘askeri kontrol noktası’ bölgenin içinde bulunduğu terör belasını bir kez daha hatırlatıyor.


Şırnak girişi

Şırnak, Cudi ve Gabar dağlarının arasında, yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş. Tepenin hemen altındaki ilçe, okulumuzun bulunduğu Kumçatı. Şehrin biraz dışında, etrafa hakim başka bir tepenin üzerine kurulu özel harekata ait merkez, uzaktan bir kartal yuvasını andırıyor.

HAVAALANI VE SINIR KAPISI AÇILACAK

Heyetimiz Şırnak’a vardığında ilk ziyaret yeri vilayet binası oldu. Sayın Vali Vahdettin Özkan bizi büyük bir içtenlikle karşıladı. Bölgenin sosyal ve ekonomik durumu hakkında kendisinden son derece faydalı bilgiler aldık. Yapımı süren Şırnak havaalanı ve açılması düşünülen yeni sınır kapısı bölgenin ekonomik aktivitesini artıracak iki önemli proje. Bugün için şehrin en önemli geçim kaynağı civardaki kömür ocakları. Fakat asayiş problemi kömür rezervlerinin gerektiği gibi işletilmesini engelliyor.


Şırnak ve Cudi Dağı

Vilayet ziyareti bitince öğlen yemeği için hep beraber şehir merkezinde bulunan Şehr-i Nuh oteline hareket ettik. Çünkü otelde başta oda mensupları olmak üzere, Şırnak şehrinin tüm protokolü ve önde gelen isimleri bizleri bekliyordu.

AVRUPAYA TAŞ ÇIKARTACAK 5 YILDIZLI OTEL

5 yıldızlı otele vardığımızda neredeyse şaşkınlıktan küçük dilimi yutuyordum. Burası son derece lüks ve bölge şartlarına göre gerçekten çok iyi işletilen bir otel. Ricam üzerine otel sahibi Mehmet Emin Acar, nezaket göstererek bana binayı gezdirdi. Odaları, konferans salonları, SPA’sı, lokantası ile bırakın İstanbul’u, Avrupa’daki benzerlerini bile aratmayan bir işletme. Mehmet Bey Şırnak’a ve Şırnak’ın geleceğine inanmış, güvenmiş ve geçen yıl bu yatırımı yapmış. Kendisini tebrik ettim, otelinin bereketli olmasını, hep dolup dolup taşmasını diledim.

Şehr-i Nuh Otelinden bir oda

BENDEN MUTLUSU YOK

Yemekten sonra Şehit Er Burhan Yalçın İlköğretim Okulu’nun açılışını yapmak üzere hep beraber Kumçatı’ya gittik. Şırnaklı çocukların mutluluğunu ve heyecanını görmek beni çok ama çok mutlu etti. Sekiz senelik başkanlığım boyunca, arkadaşlarımın da yardımları ile pek çok güzel faaliyet yaptık, birçok faydalı projeyi hayata geçirdik. Belki biraz sübjektif, biraz yanlı bir düşünce ama, başkanlığım esnasında yapım kararını aldığımız inşaatına başladığımız ya da tamamladığımız toplam 40 okulun (ilköğretim okulu, meslek lisesi ve meslek yüksek okulu)   kariyerimin en hayırlı işi olduğuna inanıyorum. Çünkü bu sayede ülkemiz çocuklarının yetişmesinde, kendilerine ve topluma faydalı, mutlu birer insan olmalarına en ufacık da olsa bir katkımız oluyorsa, kendi adıma bundan büyük bir mutluluk düşünemiyorum.

Odamızın yaptırdığı ilköğretim okulu ve öğretmen lojmanı

YİNE OKUL AÇALIM AMA ŞEHİT ADI VERMEYELİM

4 Haziran 2007 günü Tunceli’nin Pülümür ilçesinde teröristler tarafından gerçekleştirilen karakol saldırısında şehit olan Burhan Yalçın’ın annesi, babası ve küçük kardeşi de oradaydı; çok duygusal anlar yaşadık. Allah (cc) bir an evvel bu terör belasını başımızdan savsın, İstanbul Ticaret Odası yine okullar yaptırsın ama hiçbirine de artık bir şehitimizin adı verilmesin inşallah...

Folklor gösterileri, konuşmalar, kurdele kesimi, sınıfların gezilmesi derken zaman su gibi akıp geçti. Açılıştan sonra bazı arkadaşlarımız şehirde ziyaretler yaptılar, ben de Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Osman Geliş ile birlikte birkaç kurumu ziyaret ettim. Hatta evinin bahçesinde çay içip, babası beyefendi ile de uzun uzun sohbet etme imkanı buldum.


Öğrencilerle

Yurdumuzun böylesine güzel, böylesine doğal zenginliklerle bezenmiş, insanının da bu kadar kabiliyetli olduğu bu bölgesinin içinde bulunduğu durum hepimiz gibi benim de yüreğimi derinden yaralıyor.

ÖMÜR KAVGA DÖVÜŞLE GEÇİYOR

Gelişmiş, halkı müreffeh, insanca yaşayan toplumların hepsinin en önemli ortak özelliği, sosyal barışa sahip olmaları. Bu toplumların da problemleri var, anlaşamadıkları konular var, bireyleri arasında sosyal, ekonomik, dini, etnik farklılıkları olanlar da var. Ama bunlar kavgaya, ölüme sebep vermiyor; kimi zaman çok sert de olsa mutlaka tartışılıyor ve çözüme ulaştırılıyor. Hangi toplum kendi içinde kavga ediyorsa, kapı komşusunu bir düşman, bir tehdit unsuru olarak görüyorsa o toplum iflah olmuyor. Ömrü kavga, dövüşle, kıt kaynaklarını har vurup harman savurmakla, kendi ile uğraşmaktan başını kaldırıp dünyanın nereye gittiğini görememekle geçiyor.

TOBB AİLESİNİN SICAKLIĞI

Bunları düşünerek Diyarbakır’a doğru yola çıktık. Gece geç saatte Diyarbakır’a vardık. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası ile Diyarbakır Ticaret Borsası bizleri çok zengin bir sofrada ağırladılar. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ailesinin bir ferdi olmanın en güzel tarafı bu. Türkiye’nin hangi şehrine, hangi kasabasına giderseniz gidin orada bir odanız, başınızı sokacak bir çatınız ve sizi sevgiyle karşılayıp bağırlarına basacak kardeşleriniz var.


Diyarbakırlı dostlarla

Bu seyahatin en son ve en büyük sürprizi ise THY’den geldi. ‘İşletme sebepleri’ yüzünden Diyarbakır uçağı dört saat rötar yaptı. İstanbul’a dönüp evlerimize girdiğimizde güneş çoktan doğmuş, günlük hayat başlamıştı.

İŞADAMLARI İÇİN İŞLENMEMİŞ FIRSATLAR

Güneydoğu Anadolu, özellikle Cizre, Şırnak havalisi, gerek doğal ve tarihi güzellikleri gerekse insanının yüce gönüllü misafirperverliğiyle Türkiye’nin en mutena köşelerinden biri. Her gittiğimde beni ayrı heyecanlandıran, mutlu eden ve hafızama unutulmaz anılar nakşeden bu topraklarımızı görebilmeyi herkese diliyorum. Mutlaka gidin, görün, dostluklar tesis edin. Biz işadamları için henüz hiç değerlendirilmemiş birçok fırsat var. Yeter ki isteyelim, yeter ki çalışalım…

Bu seyahat bana bir kez daha, çıkılan her yolculuğun aslında insanın kendi içine yaptığı bir yolculuk olduğunu gösterdi. 20. yüzyılda yaşamış Kanadalı şair Gaston Miron’un dediği gibi; “Vatanım, senden başka hiçbir ülkeye doğru yolculuk etmedim ben!”

Okul sıralarında..

Bitti...
Diğer fotoğraflar için  http://www.facebook.com/myalcintas.sayfa

13 Temmuz 2012 Cuma

Anadolu'yu anlamak için memleketimi görmelisiniz


Yaklaşık 70 kişilik İstanbul Ticaret Odası heyetini taşıyan uçak Şanlıurfa Havaalanı’na doğru alçalırken içimi tuhaf bir heyecan kapladı. Nur içinde yatsın, rahmetli babaannem Urfa’nın Birecik ilçesindendir. Akrabalarımızdan bir kısmı da hâlâ Birecik’te yaşar.  Kulaklarımda bugün bile babaannemin bana küçükken masal niyetine anlattığı hatıralar var. Fransız nasıl saldırmış, bir gece yarısı sallarla gizlice Fırat’ı kadın ve diğer çocuklarla nasıl geçip kaçmışlar, arkalarından Fransız nasıl kurşun sıkmış…

Şimdi de babaanne ocağına, Şanlıurfa – İstanbul iş ilişkilerini artırmak için gidiyoruz. Babam ve annem de 26 Haziran 2012 Salı günü yaptığımız bu yolculukta bizleri yalnız bırakmadı. Şanlıurfa havaalanı beş sene evvel inşa edilmiş modern bir tesis. Eski havaalanının aksine, şehrin kuzeyinde modern terminali ve eşi ancak İstanbul’da bulunan uzun pisti ile bölgenin tüm ihtiyaçlarını görebilecek bir kapasiteye sahip. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) projesi ile değişen bölge kaderinin bir yansıması gibi gözüküyor gözüme.

Balıklıgöl, Şanlıurfa

ÜRETİM YERİNE İNŞAAT YAPIYORLAR

GAP özellikle tarım alanındaki yatırımlarla bölgeye ciddi bir zenginlik getirdi. Sulanabilen alanların artmasıyla Urfa’nın tarım üretimi 2011’de 5 milyar liraya çıktı. Urfalı bu zenginliği doğru yönde kullanabiliyor mu; o ayrı bir soru çünkü gözlemlediğim kadarı ile bu gelen para, üretime yönelik yatırım yerine ağırlıklı olarak inşaata gitmiş. Urfalı, kazandığı para ile modern binalar dikmiş, arsa ve tarla fiyatları tavan yapmış. Halbuki bölgenin ihtiyacı tarımsal üretimi yüksek katma değerli gıda ürünlerine dönüştürecek tarımsal sanayi yatırımları, işleme, paketleme tesisleri, soğuk zincirler, dağıtım kanalları, vs.

Gerçi hâlâ katedilecek çok mesafe var. Şanlıurfa,  Türkiye’nin en hızlı büyüyen şehirlerinin başında geliyor. GAP’ın sulama kısmının bitmesiyle şehrin tarım üretimi üçe katlanacak. Dolayısı ile bu emlak heyecanın bir müddet sonra biteceğine ve üretim yatırımlarının hız kazanacağına inanıyorum.

PEKİ BİZ NE EDEK?

Bölge insanı eksikliklerinin, özellikle tanıtım alanındaki hatalarının farkında. Bir hemşerim bana dert yandı; “Türkiye fıstık üretiminin yüzde 50’sini biz yapıyoruz, fıstığa Antepliler sahip çıktı, isot (biber) bizim ama tescilini Maraş aldı, biz ne edek?”

Şanlıurfa’nın turizm potansiyeli de çok yüksek. 2011’de yıllık geceleme adedi 500 bin olsa da bu rakam önümüzdeki yıllarda çok daha yukarıya çıkacak. Bildiğiniz gibi, Göbeklitepe’de yapılan kazılarda MÖ. 9500’e kadar dayanan bulgular elde edildi ve insanlık tarihini değiştirecek keşifler yapıldı. Göbeklitepe tapınağı Mısır piramitlerinden de, İngiltere’deki Stonehedge’den de daha eski. Şanlıurfa’nın diğer bir büyük tarihsel değeri ise yeryüzünün ilk üniversitesi olma özelliğine sahip Harran Medresesi.

Göbeklitepe, Şanlıurfa

DİN TURİZMİ AÇISINDAN EŞSİZ

Bunların yanında dini turizm açısından da Şanlıurfa çok önemli değerleri barındırıyor. Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı yer olarak bilinen Balıklı Göl, Ayn-ı Zeliha ve yanındaki Dergah Camii ülkemizin en önemli dini ziyaret alanlarından biri. Urfa Belediyesi çok güzel bir çevre düzenlemesi ile burayı mükemmel bir turistik mekana çevirmiş. Dergah Camii’nin avlusundaki Said Nursi Hazretleri’nin ilk gömüldüğü makam ise ziyaretçilerin ziyaret ettikleri diğer bir nokta. Avlunun diğer ucunda ise Hazreti İbrahim’in doğduğuna inanılan mağara var.

Hemşerilerim çok güzel bir dini - kültürel değeri yaşatmayı sürdürüyorlar. Yaklaşık 300 senedir (rakamda yanılabilirim çünkü rivayettir) hiç kesintiye uğramadan, her sabah namazı sonrası Dergah Camii’ne bitişik küçük mescitte cehri zikir yapılır. Bu öylesine yerleşmiş ve kuvvetli bir sivil insiyatiftir ki, 12 Eylül ihtilalinin o zorlu günlerinde bile bu ibadet kesintiye uğramamıştır.

Dergah Camii, Mescid ve Said Nursi makamı

ÖNCE SIRA GECESİ SONRA CİĞERCİ

Bizlerin de Şanlıurfa ziyareti gerçekten dolu dolu geçti. Akşam, valimiz Sayın Celalettin Güvenç bizlere bölgeye özel unutulmaz bir sıra gecesi yaşattı. Benim Sayın Güvenç ile tanışıklığım eskiye, 2006 yılına kendisinin Erzurum valiliği dönemine dayanır. Celalettin Bey, ‘Universiade 2011 Oyunları’nın Erzurum’a kazandırılmasında en çok emeği geçen kişidir. Ben de İstanbul Ticaret Odası Başkanı olarak kendisine destek vermiş, gelen heyetleri ağırlamış, bilgilendirme toplantıları düzenlemiş hatta Universiade’ı kazandığımız Torino kentindeki sunum konuşmasını yapmıştım.

Sıra gecesinde davulcu

Sıra gecesi, adına uygun bir şekilde çiğköfte ikramı, Urfa türküleri ve koyu bir sohbet ile geçti. Babam uzun uzun Suriye’deki politik gelişmeleri ve Türkiye’nin buradaki rolünü anlattı. Biz de Sayın Güvenç ile eski günleri andık. Ertesi sabah gündoğumunu Balıklı Göl’de karşıladık ve adet olduğu üzere sabah kahvaltısını hemen bitişikteki Sipahi Pazarı’ndaki ciğercilerin birinde yaptık.

Heyetimiz kahvaltıda

Saat 10.00’a doğru hem İstanbul’dan gelen Mehmet Büyükekşi liderliğindeki Türkiye İhracatçılar Meclisi heyetini hem de Ankara’dan bakanlarımız Zafer Çağlayan ve Faruk Özak’ı taşıyan uçakların Şanlıurfa’ya inmesi ile bizler de toplantının yapılacağı DSİ salonuna geçtik. Yatırım ve ticaret imkanlarının tartışıldığı toplantının ardından öğle yemeği yendi.

Toplantıyı izleyenler arasında Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da vardı

Yemekten sonra birkaç arkadaşımla birlikte ana heyetten ayrılarak Şanlıurfa Ticaret Borsası’nı ziyaret ettim. Bölgedeki tarım potansiyelini konuştuğumuz görüşmenin ardından Organize Sanayi Bölgesine geçtik. Burada İTO Meclis Üyesi Cengiz Balçık Beyefendi’nin kurduğu medikal malzeme üretim tesisini gezdik. Ardından da yorgun, sıcaktan biraz da bitkin ama çok mutlu olarak havaalanına hareket ettik.

ANADOLU’YU ANLAMAK İÇİN

Şanlıurfa özellikle tarım ve turizm alanlarında yatırım yapmayı düşünen işadamlarımıza büyük fırsatlar sunuyor. Bunun yanında, işadamı olmasanız bile, mutlaka memleketimi gidip görmenizi tavsiye ederim ve sıra gecesine katılıp çiğköfte yemeden, Ayn-ı Zeliha efsanesini pınarın sularına bakarak dinlemeden, Sipahi Pazarı’nın tarihi havasını soluyup, sabahın ilk ışıklarıyla sokaktaki peykelerden birine yerleşip ciğer dürüm tatmadan Anadolu’yu tam manası ile anlayamazsınız derim.

 Sn Balçık'ın tesisinde

Bitti...
Diğer fotoğraflar için  http://www.facebook.com/myalcintas.sayfa